Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi Padişahına…
( Rıza Tevfik Bölükbaşı )
Sultan 2. Abdülhamid Han 21 Eylül 1842'de dünyaya geldi. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgân Sultan'dır. Ömrünü, İslam düşmanları karşısında siper vazifesi görebilmek için bütün varlığıyla vakfetmiştir. Bu hayat çizgisinin 10 Şubat 1918’de noktalandığını görüyoruz.
Sultan 2. Abdülhamid Han iyi bir eğitim almıştır. Arapça, Farsça, Fransızca ve Tarih üzerine dersler almıştır. Ayrıca musiki öğrenmiş, marangozluk sanatında mükemmel eserler yapacak derecede ustalaşmıştır. Sultan 2. Abdülhamid Han, tarihimizin en talihsiz idarecilerindendir. Onun talihsizliği daha tahta çıkar çıkmaz başlamıştır. "Kaht-ı Rical" tabirinin tam olarak kullanılabileceği bir devrede tahta oturmuştur. Otuz üç yıllık saltanatı müddetince, koca bir devleti bütünüyle parçalanmaktan kurtarmasına, vatan parçasının Ermeniler ve diğer Avrupalı devletlerce parça parça edilmesini önlemesine, perişan bir vaziyetteki ekonomiyi rayına oturtmasına, çok yönlü kültür ve eğitim seferberliğini başlatmasına rağmen "gelenin keyfi için geçmişe sövmeyi" âdet edinenlerin kaza oklarından kurtulamamıştır.
2. Abdülhamid Han dönemi (1876-1909) çok tartışılan bir devir olmakla birlikte, Osmanlı tarihinde en fazla olayın meydana geldiği dönemlerden biridir. Sultan Abdülhamid Han birçok açıdan Osmanlı Dönemi’nin son devrine damgasını vurmuştur. Tahta geçtiği andan itibaren Batılı ve Türk entelektüelleri tarafından sürekli eleştirilmiş, hatta “fanatik bir dinci”, “kızıl sultan” gibi çirkin ifadelerle kötülenmiştir. Bununla birlikte, özellikle Osmanlı Arşivlerine bakılarak Sultan 2. Abdülhamid Han dönemi objektif bir biçimde aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmalarda iç ve dış tehditler karşısında Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumak için çabalayan, devlete ve topluma yeniden hayat veren kapsamlı reformlara girişen yetkili bir Osmanlı sultanı portresi ortaya çıkmaktadır.
Sultan 2. Abdülhamid Han dönemi, iktisadi ve siyasi açıdan sıkıntılarla dolu Osmanlı Devleti’nin son devrindeki krizlerin üstesinden gelmek için zorlu bir mücadelenin yaşandığı bir dönem olmuştur. İç politika ve dış politika ayrımının zaman zaman ortadan kalkıp içi içe geçtiği bu dönem, Osmanlı diplomasisinin zorlu imtihanlarla karşı karşıya kaldığı bir devreyi içermektedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşıyla (93 Harbi) Osmanlı Devleti büyük yara aldı. 1878 Berlin Antlaşması Osmanlı Devleti için sonun başlangıcı olmuştur. Şöyle ki Berlin Antlaşması sonucunda 1790 yılından beri Osmanlı Devleti’ni toprak bütünlüğünü savunan İngiltere bu politikasını terk etmiş; Rusya ve Avusturya’dan sonra Osmanlı topraklarının parçalanması ve paylaşılması sürecine ekonomik ve siyasi en önemli stratejik bölgeleri alarak katılmıştır. Bu dönemde Sultan 2. Abdülhamid Han siyasi alanda dış müdahaleyi en aza indirmeye çalışırken devletin ve toplumun yaralarının sarılması noktasında, barış ve tarafsızlığı temel politika olarak benimsedi.
Sultan 2. Abdülhamid Hanı, Osmanlı Devleti’nin büyük sultanlarının en sonuncusu olarak değerlendirmek mümkündür. Bu bakımdan Osman Gazi, 1. Mehmet (Çelebi Mehmet), 2. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet), Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi Osmanlı’nın büyük padişahlarıyla kıyaslanan bir padişah olma özelliğini taşır. Şüphesiz Sultan 2. Abdülhamid Hanın en önemli özelliği ve başarısı en zor zamanında devleti 33 yıl boyunca ayakta tutmaya çalışması ve Cumhuriyet döneminde meyvelerinin alındığı eğitim, sağlık, ulaşım gibi reformları yapmasıdır. Ayrıca kendine has bir diplomasisi ve yönetim özellikleri olan Sultan 2. Abdülhamid Han dış politikaya da yön vererek devletin ve milletin geleceğine dönük önemli sorumluluklar almıştır.
Dönemin olumsuz şartlarına rağmen devletin başında uzun süre kalmayı başaran Sultan 2. Abdülhamid Hanın bir takım kişisel özellikleri dikkate değerdir. Kendisinin yakınında bulunan ve birçok kararın alınması sürecinde görev yapanların şahitliklerine göre, Sultan 2. Abdülhamid Han kuşkucu olmakla birlikte, soğukkanlı ve yeri geldiğinde cesur kararlar veren bir sultandı. Kuvvetli bir hafızaya sahipti. Çok çalışkandı ve bütün işlerini büyük ciddiyetle yapardı…
Sultan 2. Abdülhamid Han, uzun süre tahtta kalmasının da etkisiyle, 3. Selim (1789-1807) döneminden Osmanlı Devleti’nin son bulduğu tarihe kadar geçen zaman dilimdeki en reformist devlet adamlarından biridir. Ondan önce yapılan ilk büyük reform Tanzimat’tır. Tanzimat, devletin merkezileştirilmesi, modern bürokrasinin kurulması gibi çok önemli gelişmeleri sağlamıştır. Bundan sonraki en ciddi reform ve modernleşme hareketi ise Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından gerçekleştirilmiştir. Sultan 2. Abdülhamid Hanın çabaları dağılmak üzere olan bir toplumu bir arada tutmaya çalışmak ve yıkılmakta olan devleti restore etmeye çalışmaktı. Bu hedefi kendi iktidarı döneminde bir ölçüde başarmıştır. Kuruduğu sistem ancak kendisi gibi bir hükümdar tarafından yaşatılacak bir sistemdi.
Sultan 2. Abdülhamid Han her alanda, altyapı, zirai üretim ve iskân faaliyetlerini modern gelişmeler ışığında yaygınlaştırmaya çalıştı. Bunun yanında, eğitim, ulaşım, haberleşme, tarım, askeri ve mali alanda reformlar gerçekleştirdi. Kısacası Sultan 2. Abdülhamid Han yıkılmak üzere olan bir devleti uyguladığı politikalarla 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir padişahtır.
Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya gibi dönemin büyük devletleri “hasta adam” diye tabir ederek Osmanlı Devleti’ni kendi aralarında paylaşmaya kalktıkları bir dönemde Sultan 2. Abdülhamid Han onlara ancak diplomasi yoluyla karşı koyabilirdi. Sultan 2. Abdülhamid Hanın dış politikada uyguladığı yöntemleri eleştirip, onu “korkak, endişeli ve basiretsiz” olarak görenler dönemin özelliklerini ve şartlarını anlamakta zorluk çekenlerdir. Aksine Sultan 2. Abdülhamid Han izlediği ihtiyatlı yaklaşım çerçevesinde maceradan uzak realist politikalar geliştirmiştir.
33 yıllık buhranlı bir dönemi hele hele Sultan 2. Abdülhamid Han gibi bir yöneticiyi anlatmak kolay bir iş değildir. Burada amacımız Sultan 2. Abdülhamid Hanı kısaca tanıtmaktı… O "Kızıl Sultan" değil, "Ulu Hakan Sultan 2. Abdülhamid Han" idi...
Bir nebze olsun anlatabilmişsem; kendimi bahtiyar hissederim. Rabbim, bizi ecdadını tanıyan ve onlara layık olan evlatlar yapsın...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre