gitme turnam,
ne Mardin'e ne başka bir diyara
garip kalırsın bir başınalık zor zanaat.
kal serin sularımda söğüt gölgelerim yetmez mi
iki lafın beli de kızıl ikindilerimizde kırılsın
meşke gelen şairin divitindeki son harfe tutun
ki bitmesin kavganın yaşamla yarışı
ve turnam gitme sen
yarlardan süzülüşünü resmederim
yankı olur çoğalırım uçurum gecelerine,
sarıp saklarım baharı gecikmiş dehlizlerde seni,
sesler bulur rüzgarlar getiririm sisli avuçlarımda,
bin yıllık medeniyetlerin yitik türkülerini söylerim.
Adem’in yasak meyvesini Kabil'in cinnetini siler
Habil'in iyi niyetini oluk oluk akıtırım...
sevda meselleri fısıldarım kulağına.
aradığın anlamı kıtalarca gezer de çocuk gülüşlerinde bulurum
bir yanım ıssız bir çöl olur bir yanım ürkek bir ceylan bakışı
mavide şahlanır, yeşilde soluklanırım yalnız
beyazın derinliğinde çözerim tüm kaygıları...
umudu yakalayıp yakasından sererim gönlüne deryalarca,
ki o uzaklar yakın olmasın düşlerinde bile.
yok ille de ötelerdir der ısrarınla bilersen sözünü
kanatlarında bir buselik yer açıver,
aştığın tepelerin uğradığın şehirlerin
rayihasıyla esrikleşen sen,
unutmasın beni …
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre