Öğleye kadar yoğun geçen bir çalışma temposunun arkasından, hastane bahçesinde biraz zaman geçirmek ve güneşten istifade etmek istemiştim. Mayıs ayında pek az rastlayabileceğimiz güneşli bir hava idi. Ellili yaşlarda, kendi halinde, etrafındaki hiçbir şeyi umursamadan tek başına oturan bir kişinin oturduğu bankın, boş olan kısmına selam vererek oturdum. Bir kaç dakika, sessizce ikimizde kendi iç dünyamızda ve birbirimizi çok da umursamadan oturduk. Huy olarak, çok fazla konuşmaya meyilli olmasam da, anlamsızca yanımdaki kişiye dönerek nereli olduğunu sordum.
Ankara'da Bir Suriyeli Mülteci
Bu soruyu öylesine sormuştum. Her hangi bir şehir söyleyeceğini beklerken Suriyeli olduğunu söylemesi beni şaşırttı. İlk defa, Ankara'da bir Suriyeli ile karşılaşıyordum. Arkasından birbirimize sorduğumuz birkaç önemsiz sorudan sonra;Türkçeyi çok güzel konuştuğunu,cümle kurmakta hiçbir zorluk yaşamadığını görmek beni bir kez daha şaşırttı. Esas merak ettiğim konu hakkında soru sorup sormamak arasında gidip gelirken, o benden önce konuşmaya başlayarak, beni bu soruyu sormanın ağırlığından da kurtarmış oldu. Bundan sonrasını, onun ağzından anlatmak daha iyi olur, diye düşünüyorum.
Allah Erdoğan'dan Razı Olsun
İsmim, Hüseyin. Suriye’den on bir ay önce Türkiye’ye ailemle beraber geçiş yaptık. İç savaş çıkana kadar,ailemle beraber çok güzel bir yaşantımız vardı. Yaşadığımız şehir,Türkiye sınırına yakın mütevazi bir yerdi. Elli yıl boyunca çalışıp uğraştıktan sonra,beş çocuğuma ve bana yetecek bir bina ve yanında ki araziye de,bir ahır yaptım. Her şey çok iyi gidiyordu. Kazancım yaşadığım yere göre çok çok iyi idi. Çocuklarım ve ben sağlıklı,mutlu,huzurlu bir şekilde yaşıyorduk,ta ki savaş başlayana kadar... Esad'ın uçakları dışarıda gördüğü her insanı bombalamaya başladığında hayat daha da zorlaştı. Korkudan evimizden dışarı çıkamaz olduk. Kendim,ölüm korkusu yaşarken çocuklarımın ölüm korkusunu yenmelerini sağlayamıyordum. Nihayetinde, ailemle beraber Türkiye’ye geçmeye karar verdim. Fakat bu işi yapmak için geç kaldığımı anladığımda her şey için çok geç olmuştu. Evimizin bahçesine düşen bir bombanın parçaları,on bir yaşında ki çocuğumun bacaklarına isabet etti. Bu olaydan sonra,Suriye'de yapılan yarım yamalak bir müdahalenin ardından hemen sınırı geçtik. Allah Erdoğan’dan razı olsun, Antep'te çocuğumu ameliyat ettiler. Fakat Antep'te ameliyat edilene kadar geçen sürede bacakları enfeksiyon kapmış. Doktorlar,bir umut şifa bulur diye Ankara’ya gönderdiler. Çok şükür,burada ki ameliyatları iyi geçti. Doktorlar iyileşmesinden umutlular. Allah büyük,inşallah sağlığına yeniden kavuşur…
...Razı Olsun, Fakat...
Söyleyeceklerimi sakın yanlış anlama. Allah,Erdoğan’dan ve Türk halkından razı olsun. Bizi yedirip içirip giydiriyor, yaralılarımıza bakıyorsunuz. Yatacak bir yatağımız var, can korkumuz yok. Lakin gel gör ki her şey bununla bitmiyor. Ben yurdumda paşalar gibi yaşarken, burada bir lokma ekmeğe muhtaç oldum. Çocuğum,hastane yemeklerine alışamadı,dışarıdan bir şeyler alıp yedirecek param yok. Birisi gelse de cebime beş lira koysa diye bekler oldum. Oysa ben kuvvetliyim,sağlık problemim yok,bir sürü iş yapabilirim,ama buna da imkan verilmiyor. Bugün karnımız doyuyor,ama yarın ne olacak?Çocuklarımın geleceği nasıl olacak? Sürekli kamplarda mı yaşayacağız? Erdoğan'ın yerine başka birisi geçse devletin başına,o da bize sahip çıkacak mı? Allah o Esad'ın belasını versin! Bizleri yurdumuzdan etti. Rusya,İran,Amerika herkes kendi menfaatini düşünüyor,arada bizler yurdumuzdan oluyoruz. Tek isteğim,savaş bitsin,Esad gitsin,bende yurduma döneyim…
Bu anlattıklarını titreyen bir sesle anlatmış ve son cümlesinden sonra artık gözlerinden akan yaşlara engel olamamıştı. Teselli etmek istedim onu, fakat hangi cümle rahatlatabilir, gözlerinden akan yaşları dindirebilirdi? Sadece omzuna dokunarak ‘Allah büyük’ dedikten sonra çaresizce yanından kalktım. Yanından uzaklaşırken, dönüp ona baktığımda ilk gördüğüm zamanki ruh haline çoktan bürünmüştü. Yine kendi halinde, iç dünyasında ve etrafına karşı ilgisiz… Derdini anlatmak için bir dokunuş bekliyordu belki, teselli bulamayacağını kendisi de biliyordu ama birilerine anlatmak istemişti. Onu teselli edebilecek tek şey,çocukları ile sağlıklı bir şekilde yurduna dönmekten başka bir şey değildi elbette. Allah, bütün insanlık ve Suriyeliler için barış ve huzur versin,diye dua etmekten başka elimizden maalesef bir şey gelmiyor…
Mustafa Atak
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Kimileri "Erdoğan Suriyelileri seçmen mi yapacak" ya da "Mülteciler üniversiteye de mi gidecek! Yok artık daha neler" gibi terbiyesizlikler yapabilir. Neyse ki bunları yapanlar medya patronları; ali cenap milletimiz değil... Ama özellikle Antep ve Hatay'da yapılanlar, bölgedeki güvenlik gücü eksikliğini -bence- gözler önüne seriyor.
Bolu'da da pekçok Suriyeli var. Pilot illerden biriydi zaten Bolu mültecilerin geçişi için... Fakat bu tip menfi olaylara hiç şahit olmadım.
Hikayedeki Hüseyin gibi inşallah tüm mültecilerin sorunları en kısa sürede çözülür. Allah'ın belası Esad, bir başka Allah'ın belasına denk gelir... Yoksa cidden bu iş her iki taraf için de içinden çıkılması zor bir duruma yol açacağa benziyor.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre