Bilmeyen yoktur; ülkede küçük kıyamet koptu desek yeri... Herkes kendince haklı. Biri çıkıyor "Taksim'de ağaçlar kesilmesin" diyor, öteki "Mesele ağaç değil, mesele başka" diyerek imalı ifadelerde kullanıyor. Peki gerçekte neydi mesele? Kesilecek olan ağaçlar mı, yoksa insanların birbirine düşmesi mi? Mesele özetle şu; muhalefetin de desteklediği bir projenin gerçekleşmesini istemeyen insanlar, tepkilerini göstermek için Taksim'de toplandı. Yani öyle olması bekleniyordu. Ama olayı provoke etmek için Taksim'e intikal edenler hesaba katılmadı.
Projeye Onay, Eylemcilere Gaz...
Şimdi bakıyoruz, CHP kanadından "olayların sorumlusu hükumet" deyip eylemcileri destekleyen açıklamalar yapılıyor. Kendi destekledikleri projeye tepki olarak doğan hareketi destekliyor, yangına körükle gidiyorlar. Bunlar hiç lider vasfı taşıyan insana yakışacak hareketler mi? Olaylar böyle mi çözülmeli? İnsanları sokağa davet etmek nedir? Hangi devirde yaşıyoruz?
Benim yaşım 25. Öyle darbelerin etkilerini ilk elden tecrübe etmiş değilim. Ama "tecrübeyi tecrübe etmek ahmaklıktır" diye bir söz de bilirim. Bilirim ki etrafımda darbeden nasibini almış onca insanın "neydi o günler" diye başladığı sözleri dolu gözlerle bitirmelerinin bir sebebi var. Ve onların tecrübe ettiği şeyi tecrübe etmek istemem.
Ama şimdi belki binlerce insan; ülkenin dört bir yanında darbe çığırtkanlığı yapıyor. Demokrasiden anladığımız bu mu? Yazık değil mi bu kadar insana? Sosyal medya da "dayanın yoldaşlar, AB uyum kuralları çerçevesinde başlayan bu eylem 48 saat sürdüğü takdirde ordu, yönetime el koymak zorunda" yalanını atanlara inanıp bu tweetleri binlerce defa RT edenler var. Çocuğa söylesen inanmaz buna. Ama birileri ortalığı kızıştırmak için kuyuya taş atıyor ve peşinden de binlerce insan gidiyor.
Sosyal Ağlarda Yalanlar Havada Uçuşuyor
Sosyal ağlarda ölenler var yalanı mı atılmadı? Üstünden TOMA geçen adam masalları mı anlatılmadı? Belki bunlar şimdi "aman ne olacak canım, asparagas olduğu çıktı zaten ortaya" demenize neden olacak ama, dikkat etmekte yarar var; Arap Baharı, sosyal medyanın eseriydi... Ve şimdi birileri sosyal medya aracılığıyla benzerini ülkemizde yapmaya çalışıyor. Olmadık resimler, masallar paylaşarak zaten hükumete karşı olan kesimin fitilini ateşlemeye çalışıyor ama lütfen; bu işlerin şiddetle çözülmeyeceğini anlayalım.
Ayrıca insanlar kısa süre içerisinde, o yayınlanan resimlerin, atılan tweetlerin doğru veya yanlış olduğunu araştırmaksızın inanılması güç bir hızda paylaşılmasına aracılık edebiliyor. O yazıları, resimleri görüp sokağa dökülenler olmadığını kim söyleyebilir? Belki yüzlerce, binlerce insan gelişmeleri evinden takip etmeyi tercih ediyor ve içten içe "acaba ben de mi gitsem" diye düşünüyor, ama gitmiyordu ve o paylaşımları görünce "bu kadarına da pes" deyip sokağa döküldü... Kim bunların yaşanmadığını söyleyebilir?
Kim çıkıp da diyebilir ki "ben bu manzara karşısında üzülmüyorum". Yazık değil mi bunca insana? Sözde birkaç ağaç davasıydı, neredeyse iç savaş haline geldi mesele. Bu kadar mı basit bazı şeyler? Hükumeti sevmemenin bedeli bu mu olmalıydı? Yıllardır ötekileştirilen kesim sokağa dökülüp de dükkanları mı yaktı? Polisle mi çatıştı? Bekledi... Zamanında şiir okuduğu için hapis yatan adam, dükkan yakıp yıksa, polisle çatışsa bugün Başbakan olabilir miydi acaba? Şiddet çözümü de beraberinde getiriyor madem, neden bu kadar adam başvurmadı zamanında? Şikayetçi olduğumuz durumları çözmek için sokağa dökülüp ortalığı mı yakıp yıkacağız şimdi? Böyle mi yapalım yani...
Şiddet ve öfke çözüm olsa bende işe yarardı
5 yıldır üniversitedeyim. Okulumu 1 yıl uzattım. Sivri dilli olmam yüzünden hocalarla tartıştığım oldu ve bu yüzden birkaç dersten kaldım. Bir hocama cidden ağır laflar ettim sınıf önünde. Sonradan tabi çok utandım ama bana ne kazandırdı? Kazandırmayı geçtim; 1 yıl kaybettirdi. Sonra anladım okulu nasıl bitirebileceğimi... Şiddet, öfke, hayatın hiçbir kademesinde çözüm getirmez. Sadece sorunların üstünü örtebilir. O da bir ihtimal...
Bir Polisin Olaylara Bakış Açısı
Şimdi herkes polise yükleniyor. Orantısız güç diye... Son Fenerbahçe - Galatasaray derbisini izlemeye giden bir arkadaşımın ağzından, polislerin çıkan olaylarla ilgili düşüncesini aktaracağım size. Sonra da bitireceğim. Uzun oldu farkındayım ama kusura bakmayın... İstanbul'dan Bolu'ya dönen arkadaşım anlatıyor olayları bana:
Ya Abdullah, ilk defa derbiye gittim ama Allah seni inandırsın, stadın yüz metre uzağı bile leş gibi içki kokuyor. Yani millet oraya maç izlemeye değil, sonrasında olay çıkarmaya gitmiş. Benim polis arkadaş "Zekeriya, maçı Fener'in kazanacağı kesin değilse, 80. dakikada falan çık staddan. Yoksa arada kaynarsın, olayların arasında kalırsın" dedi. Ben de 80. dakikada çıktım. Stadın oradaki karakola gitmemi söylemişti. Oraya gidip kalan süreyi orada izledim. Polisler oturmuş topluca dua ediyordu, kendi kendilerine:"Allah'ım ne olur şu maçı Fener kazansın da, gece gece olay çıkmasın. Sakince evimize gidelim".
Yani hangi takımı tutarsa tutsun; polisin derdi, olay çıkmaması... Olay çıktıktan sonra müdahale etmesi şart çünkü. Ondan sonra da gelsin şamata... Olay çıkaranlara müdahale ederken ister istemez maçı izlemeye giden taraftar da etkileniyor. Tazikli su tek kişiye değil, grup üzerine sıkılıyor ister istemez ve belki orada olan masum insanlar da bunlardan nasibini alıyor.
Demem o ki; ben hiçbir zaman polisin "ulan olay çıksa da şunların ağzını burnunu bi kırsak" dediğine inanmıyorum. Onlar da insan. Evli barklı, çoluk çocuk sahibi kişiler... Ve elbette hata yapabilirler. Nasıl ki orada yüzlerce belki binlerce masum eylemcinin yanı sıra bir o kadar da provokatör varsa, ve bu provokatörler de olay çıkarmaya çalışıyorsa, polis de bunları etkisiz hale getirmeye çalışacaktır.
Keşke bu kadar sert tepki göstermeden müdahale edilseydi... O kadar masum insan etkilenmeseydi bu gaz bombalarından. Ama keşke en baştan, eylemciler aralarına provokatörleri almasa, onları barındırmasaydı içlerinde. O zaman bu kadar olay çıkmamış, polis de haddinden fazla sertlik göstererek belki de masum olan pek çok insanın etkilenmesine sebep olmazdı.
Allah Rızası İçin Sakin Olalım
Evimde kalan bir arkadaş var. Hazırlık sınıfında. "Hocalar ve öğrenciler sınıfta pankart hazırladı" dedi akşamki konuşmamızda. Ve hocaları "sahip çıkın, siz de gidin, niye burada duruyorsunuz ki" telkinlerinde bulunuyormuş. Ne gerek var böyle şeylere? Nasıl üniversite hocası bunlar? Böyle insanlar mı nesil yetiştirecek? Yazıktır, ayıptır... Sokakta mı bulduk ülkeyi de böyle yollara başvuruyoruz. Ne oldu demokrasi çığırtkanlıkları? Buraya kadar mıydı "sandıkta görüşürüz" nidaları? Sandıkta olmayınca sokağa mı döküleceğiz?
Yapmayın lütfen... Sakin olun. Hiç mi üzülmüyorsunuz şu olaylara? Onca şiddet sahnesi yetmedi mi? Kim haklı kim haksız meselesi değil artık bu. Allah rızası için 30-40 ağacın bu kadar olaya sebep olamayacağının farkına varın. Hükumetle alıp veremediğiniz varsa, tepkinizi sandıkta gösterin. 75 milyonun hakkının bulunduğu ülkeyi yakıp yıkarak değil...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre