Yazımızın başlığı biraz sinir bozucu olabilir. Ya da "ne diyor bu kendini bilmez?" Şeklinde bir düşünceye dahi kapılmış olabilirsiniz. Ama ne yazıktır ki doğruyu haykıran bir başlık. Günümüzde bir çok insan ofis ortamında çalışmaktadır. Ya da ofis ortamında çalışmanın nasıl olduğunu hemen hepimiz biliriz. Sürekli olarak masa başında evraklar ile boğuşur ya da bilgisayar karşısında dokümanlar arasında kaybolursunuz.
Tabii bu dağın görünen iş kısmı... Birde görünmeyen arkadaş kısmı vardır. Arkadaş diyorum ama, pek arkadaş kelimesini karşılamayan insanlar oluşur bu kısımda. Malum sürekli olarak ofis içerisinde yüz yüze bakarsınız. Masanız yan yanadır, karşı karşıyadır yani sürekli bir etkileşim halindesinizdir. Size karşı hep güler yüzlü olur ofis çalışanı. Hele birde işleri düşmeye görsün, oooo... Hemen can ciğer kuzu sarması oluverirler. Ama bunlar sadece çıkarları için gösterdikleri kısımdır. Aslında hepsi sizden nefret eder, eğer birde iş gücü olarak fazla çalışan biri iseniz ayağınızı kaydırmak adına her türlü çalışmayı yaparlar.
Ofis Ortamı, Ego Ortamı Olur!
Evet, aynen böyle olur her şey. Herkes kendi çıkarlarını düşünür. Kendisinden üstün birisinin olmasını istemezler. Patron 2-3 gün farklı birine yakınlaşıp, iyi davrandı mı hemen adama cephe alırlar. Birbirlerini kötüleme, diğer çalışanın yaptığı işe göre kendisinin yaptığı için daha iyi olduğunu gösterebilmek için kırk takla atma... Aklınıza gelebilecek her türlü yola başvurur ofis insanı. Haa... Arada adam gibi adamlar yok mu? Tabii ki var. Ama çok azdır adam gibi adamlar. Bu nedenle dikkatli olmak farzdır.
Velhasıl-ı kelam, ofiste her önünüze gelene kardeşim, arkadaşım, çıkışta ne yapıyorsun? Biraz eğlenelim mi? Gibi yaklaşımlarda, samimiyetler de bulunmayın. Kendinizi düşünün, herkese gülümseyin ve sadece işinizi yapıp mesainiz bitince de gidim. Aksi halde kaybeden siz olursunuz.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre