Öylesine -1

Perdenin kıvrımları kadar ömür.

Hesapsızca harcanan, sonu yok misali...

Ve sonsuz isteklere maruz kalmış.

Her seferinde hırpalanmış,

Her şikayete, her isyana alışmış.

Çıkmasın diye perde,

Kornişe sıkıştırılmış bir parça gazete,

Teminatı mıdır sonsuz hayatın sizce?

Hep mi asılı kalır,

Hiç mi çıkmaz korniş halkalarının bir tanesi bile?

Düşünmek lazım...

Pencere önüne asılmasının sebeb-i hikmetini.

O bez parçası,

Kalınıyla, incesiyle,

Senin özel hayatın olsun diye.

Işıkları açmadan önce,

Kalın perdeyi çekerken,

Sünnet işleyelim diye.

Düşünmek lazım...

Eşyanın bile varoluş gayesi varken,

İnsan neyin sebebi, neyin hikmeti...

Ki insan eşref-i mahlûk iken;

En büyük şeref ona ait iken,

Eşya insana yardım eder de,

İnsan insana yardım etmezse,

Görünen köy kılavuz istemeye başlar.

Ve artık boşunadır gözlerdeki yaşlar.

Boşuna mıdır sahi?

Güldürmeyin beni...

Aminlerin çıktığı ağızlara dikkat etmeden,

Belki de ömrün binde biri bile tutmayan,

Kuru kuruya edilen dualar daha mı iyiydi?

Yeni alınan perdenin,

Yeni evin camlarına yetmemesi ise,

Sadece edebiyat yaptığımın göstergesi...