Aşk mı ?

İnsanlığın çağlar boyu çözemediği tek şey, belki de en büyük düşmanı! Öyle bir düşman ki size kalbinizden daha yakın ve aynı zamanda kilometrelerce uzak. Öyle bir düşman ki size hayatınız boyunca hissedemeyeceğiniz, hayal dahi edemeyeceğiniz bir benlik kazandırırken kum saati misali yavaşça eriyen bir kişiliğe bürüyor. Yememize, içmemize, düşünmemize bile engel olabilen bir şey hayal edin ve bu şeyi bu kadar sevebilecek bir akıl hiç akıl karı değil biliyorum. Bu yüzden demezler mi zaten:"Kanuni sadece en büyük düşmana yenildi; Aşk’a Hürrem’e".

Bizim içten içe yok olmamıza dayanamayan hayalperest yazarlar da imkansız, aşkı yaratmadılar mı çağlar boyu? Biz de onları en çok  bu yüzden sevmedik mi, bize sonsuz uzaklıkta olan ama aynı zamanda kalbimizden yakın Aşk’ı, bize altın tepside sarhoş edercesine güzel kelimelerle sundukları için... Bize bizim bile söyleyemediğimiz, korktuğumuz bir yalanı bizle alay edercesine bizden daha yakın bir şekilde inandırdıkları için sonsuz teşekkürlerimizi sunmadık mı onlara? Çünkü içten içe duyduğumuz nefreti azaltmak için elimizden gelenin en iyisinin, bu duygunun bize olan zararını onu iyi bir şeymiş gibi göstermek olduğunu anlamamız pek uzun sürmedi.

Sonuç olarak insanları kendine hapseden bu duyguyu yeriyorum, yaralıyım... Başka birine karşı yine hissetsem bu duyguyu fikrim tamamiyle değişecek biliyorum. Çünkü yine zehirleyecek Eros beni, yine içten içe kandıracak bu his, hayata toz pembe at gözlüğüyle bakmamı sağlayacak, ve yine içten içe bitirecek beni. Bari bunlar olmadan yazayım, yazayım ki rahatlayayım. İçimdeki nefreti bari ben de böyle azaltayım. Kim bilir belki yıllar sonra yazdıklarıma pişman eden birisi çıkar.