Öylesine -2

Haydi!...

Yüzleşmek vakti şimdi...

Dök saç ortaya,

Aşkla ilgili bildiğin her şeyi.

Tecrübelisindir şimdi sen.

Havandan geçilmez, belki de

Söylediklerinin bini bir para etmez.

Yaralıyım,

Görünmez güzel hiçbir şey gözüme,

Belki de saçmaladım öylesine...

Dur hele,

Dur biraz da soğusun motorun.

Tecrübeli olan ondan bahsedemez!

Söylenen lâf-ı güzâf olur,

Kimseye tesir etmez!

Aklında olsun.

Aşk, yaratılanı yaratandan ötürü sevmenin

Yanlış anlaşılmış hali...

Aşık olan maşuk aramaz.

Ararsa da bunun adı aşk olmaz ki.

Farz-ı muhal Leyla ile Mecnun efsanesi...

Ne kadar çirkindiyse Leyla,

O kadar güzeldi Mecnun'un hülyalarında.

İşte aşk, bir öğle vakti

Otururken pınar başında Leyla,

Onu tanımadan, abdest almaya koyulan Mecnun'da

Bolu'nun bir ucundan bir ucuna gitmenin,

Kâmet-i kıymeti var mıdır efsanelerin yanında?

Aşkı, memleketini hiç düşünmeden bırakıp;

Adını bilmediği yerlerin,

Memleketlisi olanlarda ara!

Sevdiğinin kapısında,

İstersen bin yıl bekle ayazda,

Eksi yirmi altı derecenin altında,

İnsanı kısırlıkla burun buruna getiren o soğukta,

Masumların gözlerindeki

Bir damla mutluluk için gidenleri,

Oralara götürendir aşk.

Çekilmez yolları çekilir kılan,

Ne maddi, ne manevi.

Yanlış anlaşılmışlığı düzeltmek belki.

Belki de aşkın farz-ı kifayesi,

Yaratılanı, Yaratan için sevmek hali...