Ben, deli doktoru olmak istedim hep.
Hani şu tâbiri herkese caiz olan meslek.
Hipokrat yemini ettiği için değil de,
Aşırı hümanistliğinden ötürü öngörülen
Belki de sağlam bir destek...
Seans ücretleri umrumda olmadan
Kolaya kaçıp depresanı dayamaktansa,
Hastanın da insan olduğunu unutmadan
Dilinde tüy bitene kadar,
Konuşmaktan yana bi doktor...
Ne kadar derdi, sıkıntısı olan varsa,
Sadece vesile olduğumu bilerek
Vakit ayırmak isterdim tek tek.
Ve bir insanı bile hatasından dolayı
Yargılamaya hakkımın olmadığı kliniğim...
Öyle ya, kim bilir ne kadar günahımı affetmişti Rabbim.
Keffaretini de hastalarımı,
O'nun rızası için severek öderdim.
Sonra duâ etmeyi öğretirdim saatlerce.
Hacetim olurdu,
Rabbim ile hastamın arasındaki en kısa mesafe.
Herkesi hoşnut etmek,
Her babayiğidin harcı değildi belki.
Ama benim işimin adıydı insan.
Ve bilirdim, insan yüz kapılı bir saray...
Hissederdim iliklerime kadar irademin cüzîliğini.
Mâlâyâniyattan farksızlaşırdı dünya.
Öyle ya, Rabbim sinek kanadı kadar
Değer verseydi dünyaya,
Kafirlere bir bardak su bile içirmezdi.
Belki su-i zanna yakalanmış hastalarım olurdu.
İlacının; zannına bir parça
Hüsn katmakta olduğunu söylerdim.
Akıl hastalığının en büyüğünden de,
O'na sığınmadan edemezdim.
Son olarak "çaysızlanmak" tabirini,
Hastalarımın hayatına geçirmek isterdim.
Tüm terapilerime eşlik ederdi.
Değişirdi demliğe atılan birkaç karanfille,
Kliniğimin buhranlı esintisi.
Galiba bu zamana kadar kimse,
Böyle deli doktoru görmemişti.
Salt "deli" satır aralarına sıkışan benliğimi,
Anlatmaya hayli hayli yetmişti.
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Maddiyattan sıyrılmış mesajları olan yazar ve şairlerin eserleri daha çok hoşuma gidiyor. O yüzden sizin yazdıklarınızı da çok beğeniyorum. Kaleminize sağlık. Nacizane söyleyebilirim ki, gayet başarılısınız :)
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre