'Benzemez Kimse Sana' ne de naif bir eserdir öyle. Sözcükler sanki bir diğer sözcüğün manasını törpülemekten aklı çıkarcasına öyle ürkek, öyle tutkulu, öyle lütufkar tarifliyor ki musikinin dokunaklı, hülyaya dalınılan yanını.
Sevileni kimseye benzetememenin manasında kaybolamamak ne mümkün. Ruha verilen ziyafette öyle bir lezzeti tadıyor ki insan. Kendini, o lütfedişin hissi yoğunluğuna bıraktıkça yedi renkler tende can oluyor. Sevgiyi mesafesiz biliyorken birden apayrı bir derinlik kaş kaldırıyor. Aslında sevginin mesafesizliğine mesafe koyan şeyin; sevdiğini kimseye benzetememek olduğu gerçeği gelip zihninin, yüreğinin yakasına yapışıyor.
Ne zaman ki sevdiğinin ateşi düştüyse sevenin gönlüne, işte o zaman bir tek şeyi yaşıyor ve anlıyor. O ben bildiği Ben'e ondan evvel meğer ne de ırak kaldığını ve ondan sonra da kalacağını. Bir tek onda cana, onda tine geldiği. Onun harıyla kendine eridiğini, bir nefesinin bin cana değdiğini...
İşte gönlüm, seveceksen böyle seveceksin.
Ferhat'ı kıskandıracak, Mecnun'u imrendirecek; Şirin'in diline şikayeti bindirecek, Leyla'ya daha edgü aşkları seyreyleteceksin.
İşte sevgili, seveceksen böyle seveceksin. Seveceksen hakkını, özünü vereceksin...
Bu eseri dinlemekten keyif alanlar bir de yazımı okuduktan sonra değinilen manayı hissedecek bir besleme ile yeniden dinlesinler.
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre