Kökleri toprağa sıkı sıkıya bağlanmış bir ağaç gibi yüreğim.
Dallarım, gökyüzünü selama durur
Yapraklarım, mevsiminin ayrılık rengine boyalı.
Gün ağır ağır doğarken üzerime
Güneş hicranı dolamış bir geveze gibi diline.
Bulutlar, hem giderim, hem ağlarım diyen
Nazlı bir gelin gibi
Duvağını düşürürler gövdemin beline.
Ve sevdalılar...
Dallarıma allı morlu yazmaları bağlamanın derdinde, kördüğümlerini atarlar.
'Bu, bizim ağacımız olsun. Birgün bizi ölüm ayırırsa bile sevdamızın şahidi bu ağaç, bu dağlar olsun.' diye andın pınarına kanarlar.
Herkes gitti mi bir sessizlik alır ruhumu
'Gel hele otur karşıma' der gibi beni hesaba çeker ruh-i sükutum.
Sonra ufak bir çıtırtı bozar, kendime hapsolmuş sessizliğimi.
Ayaz yemiş bir güvercin, yavrusuna yer yurt aramanın telaşıyla gelir
Konar dallarıma.
Yavrusu üşümesin diye çalı çırpı ne varsa kundak eyler dallarımı ona
Öper alnından yavrusunun ve yeniden koyulur masmavi bir yola.
Yelkovan akrebin ensesinde, gece ile gündüz kıyasıya bir kavgada
Gece galip gelir ve salar akşamının karasını üzerime
Günse busesini usulca koyar alnıma.
Kapanır göğün aydınlık kapıları.
Herkes ölümü aratmaz derince bir uyuyuşta
Dağlar sırt sırta vermiş, ay kandilini takınmış boynuna.
İşte böyle,
Bir sen konmadın yürek ağacıma
Ne baranın, ne kırağın
Can suyu olmadı bana.
Hakkım olsun, köklerimi Kerbelada koyan
Tüm okyanuslara, tüm deryalara...
Bu yazıya 8 yorum yapıldı.
Not: Video var sanırım şiirin altında fakat çalışmıyor. Bilginiz olsun.
Uyarınız için teşekkürler. Video ile ilgili değişiklik yapılmıştır.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre