''Kalabalıklar arasında yalnız kalmak nasıl bir duygudur bilir misin? Acı verir insana ve büyük bir tezatlık barındırır bünyesinde. Çölde okyanusun sesini dinlemek; kutupta bronzlaşmak gibidir kalabalıklar içinde yalnız olmak. Yalnızlık; sesini günde sadece 5 vakit duymaktır. Bir şarkıyı mırıldanırken saçmalamaktan ya da yanlış okumaktan korkmamaktır. Sevmekten korkmaktır; ölümden korkmaz yalnız olan ama sevmekten sevilmekten korkar, dedik ya gariptir yalnız olmak. Sevmekten korktuğu kadar sevilmekten de korkar. Çünkü bilir ki yalnız olan bu yalnızlıktan kurtulduktan sonra bir daha aynı yalnızlığa düşerse onun için yıkımında yıkımı olur.
Yalnız olan hiç dinlenilmemiş şarkı, hiç yazılmamış kitap ve hiç okunmamış şiirdir.Yalnız olananın adı kendine çoğu kez yabancı gelir; öyle ki birisi onun adını söylediği zaman içi ürperir ve ufaktanda olsa mutlu olur. Hayatı boyunca mutlu olduğu ender anlardan birisi budur aslında.Yalnız olan arada sırada ayna karşısında çoşku ile şiir okur, çoğu zaman kendi kendini bile alkışladığı olmuştur.Yalnız, sürekli hayal kurar ve bu hayalleri yıkıp yüreğinden süpürür. Onun için sevilmek ebeveyn sevgisinden öteye hiç gitmemiştir. Bu yüzden sevgiye olan inancı ancak bir ateistin Tanrıya olan inancı ile özdeştir.
Çoğu zaman kendi dertlerini bir rafa kaldırır ve başkalarının dertlerini dinler. İnsanların ufak tefek sorunları kendine dert ettiğini görür ve onların bu haline güler güler güler... Ve asla derdini kimseye anlatmaz;kendi derdinin merhemi yine kendisi olur. Dert de odur derman da.Yalnız olan bilir, bir gün yalnız öleceğini. İşte bu yüzden buruk bir tebessüm bırakır tüm çekildiği fotograflarda. Çünkü düşünür, dört gözle bekler her zaman toprakla vuslatını.Yalnız olan için ölüm bir bitiş değildir; mukaddes bir başlangıçtır.
Peki yalnız olanın hiç mi arkadaşı yoktur? Elbette vardır; Aynalar, televizyon, kitaplar, gazete ve başının ucundan ayırmadığı defteri...Yalnız olanın kendisinden sonra gelecek insanlara bir mirası yoktur. Çünkü onun tek varlığı yalnızlığıdır.Yalnız olan sürekli bir şeyler yazar. Onun kaleminin mürekkebi gözyaşıdır. Noktalar ve virgüller onun defterinde hiç yoktur. Hiç bir cümleyi bitirmez hiç bir cümleyi devam ettirmez. Her cümle kendi içinde paradokslar çizer çizer çizer; işte bu yalnız olanın kara mizahıdır diğer insalara.
Yalnız olan sürmekte olan yaşam davasının hem yargıcı hem de sanığıdır. Her şeye hüküm verir de bir tek kendi yalnızlığına hüküm giydiremez.Sözün özüne gelecek olursak; Yalnız olanın en büyük korkusu Sevmek, sevilmek ve mutlu olmaktır. Her insanın iyi becerdiği birtakım işler olduğu gibi yalnız olanında yaptığı iyi işler vardır. Örneğin o sevdiği zaman çöldeki sıcak rüzgârlar serin esmeye başlar, o özlediği zaman özlenen yokluğundan utanır ve o yazdığı zaman okyanuslar mürekkebi olur .Tezatlıklar birbiri ardına gelir geçer; yalnız olanın ömrü ise bu tezatlık salıncağında tıngır mıngır sallanır.
Aslında yalnız olunmaz;yalnız doğulur. Yalnız doğmayanlar ise bir yalanın mağdurudur. Şimdi sen kendini yalnız'dan saymayan evet evet SEN. Söyle bana ne kadar Yalnız değilsin?
Selam olsun yalnız doğup, yalnız yaşayıp ve yalnız ölenlere... ''
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre