Bir sanatın çocuğudur şarkılar enstrümanların ve yorumcunun elinde büyüyen. En çok gönlümüze dokunurlar. Kimi zaman ayağımızı yerden kesen, parmak uçlarımızı göğe değdiren bir mutluluğun, kimi zamansa evren ağırlığında bir yalnızlığın nakaratları çınlar gönlümüzde. Elleri bazen havada alkış tutarken bazen de gözden akan zerre-i pınarlara tutunurken görürüz şarkıların girdabında..
En güzel, en imkansız aşklarımızı, hislere tercüman şarkılarla kerteriz. Bitmezmiş gibi gelen o, uzayan yolları radyoda çalan şarkılarla vuslata erdiririz. Gönlü sarhoş eden meşk şaraplarına en yakışan meze eyler, çakır keyifliğin dibine değeriz. Cama vuran yağmurun tadını bizi alıp götüren şarkılarla eğleşerek biliriz..
Şarkıların hayatın içindeki yeri sadece bunlardan ibaret mi dersiniz?
Elbette değil.
Bazen isteyenin arzuhaline katip hisler gibi peçeteye yazılmış, gırtlağa hapsolmuş, söylenmeyi bekleyen bamteli şarkılar vardır yürek repertuarlarında. İstek şarkıları çanağının içine düşen o bamteli şarkılar, nice nice başka şarkıların gönül taslarıyla yıkanır, yıkandıkça daha temiz bir sesle okunmaya hazırlanır. Nağmelerin iniltisi dinleyeninin iliklerine keskin bir bıçak gibi saplanır. Anılar, hareket sireni duyulan banliyö treni misali vagonlaşa vagonlaşa yüreğin raylarında ilerlerken son istasyon görünür. Artık son sözler, son notalar dökülür vee alkışlarla uğurlanır şarkı.
Hayat da, kader gerçeğimiz de tıpkı şarkılar gibidir. Bizler alın peçetemize yazılmış, söylenmeyi bekleyen hayat şarkılarının yorumcularıyız. Payımıza düşen hangi şarkı olursa olsun tüm şarkılarımız gönülden okunan şarkılar olsun ve bu güzellikte ki tüm şarkılara yürek dolusu selamlar olsun..
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre