Şafak geceyi kırbaçlarken, mahsur kaldım karanlığında.
Umutsuzluktan iki sokak ilerideyim sanki, hayallerim yıkılmakta.
Sen şafaktan öte kızıllık, ben gecenin karanlığıyım bu savaşta.
Uzak dur benden sevgili, sakın bana yaklaşma.
Belki de son gülüşüm bu, kan çanağı gözlerimle.
Bel ki de son dokunmaya kıyamayışım ona, nasır tutmuş ellerimle.
Birer birer sonu gelir her şeyin önce.
Söylemiştim ya, sokağın adı umutsuzluktan öte.
En önce seni, sonra kendimi kaybedişim,
Onun önüne çıkıp son diz çöküşüm.
Ve... diz kapaklarımı kırarcasına kendimden nefret edişim.
Ona bir daha koşmak istemezcesine kendimi kaybedişim.
Kendime hayali bir karakter oluşturdum. Bu adam paranoyak. Bu yüzden onun gibi düşünerek, hissederek yazmaya çalıştım. Acaba oldu mu? Yorumlarınızı bekliyorum.
Bu yazıya 3 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre