(Bu kurallı bir gezi yazısı değil, yaşadığımız garip dakikaların kağıda yansımasıdır.)
Macera dolu bir final haftasının sonunda kendimizi biraz uzaklara atmanın iyi bir fikir olabileceğini düşündük ve üç arkadaş uzay üssü gibi bir otobüse binerek yola çıktık. İlk durağımız Osmaniye oldu. Oda ve bölüm arkadaşım Anıl'ın evinin misafiri olduk bir hafta kadar. (Bize iyi baktı, bunu itiraf etmeliyim.)
İlk günü dinlenerek geçirdik sayılır. Aile fertlerinin tatlı sert soru bombardımanıyla karşılaştık. Elimizden geldiğince, dilimizin döndüğünce bu sorulara Anıl'ı da zor durumda bırakmadan (!) cevap vermeye çalıştık. Seçimlere günler kala olması ve de sayın Bahçeli'nin memleketi olması sebebiyle çok gürültülü birkaç gün geçirdiğimizi de söylemem gerekir. Osmaniye beklediğim kadar maceralı geçmese de eğlendiğimizi itiraf etmeliyim. Yine de güzeldi. Özellikle yediğimiz ev yapımı pizzayı hiç saymadım bile. Harika bir şeydi, hatta kendi ağzımla artık pizzaları dışarıdan söylemek yerine sizin eve sipariş verelim şeklinde Anıl'a ilettim.
Sürekli oturduğumuz bir kafenin sahibi bizi gecenin bilmem kaçında alıp seyyar dürümcülerin bulunduğu mekana götürdü. Buraya kadar herşey normaldi. Anormal olan şey bize bu seyyar dürümcülerden bir abinin çıkıp sıcak közü elinde kar topu gibi çevirip kısa bir şov sergilemesiydi. O an Aziz ve ben bu durum karşısında şoke olmuştuk.
Benim için Osmaniye'de ki ayrı bir gariplik de tıpkısının aynısı şeklinde olan Miley Cyrus kızıydı. Bu kadar benzerlik inanılır gibi değildi.
Daha sonra Adana'ya geçtik. Optimum alışveriş merkezine girdiğimizde terastan bakakaldığımız merkez camii tüm ihtişamıyla karşımızda duruyordu. Biraz oturduktan sonra benim için beklenen an gelmişti. Adını Adana dışına duyurmayı başaran bir gıda merkezine gitik ve büyük boy muzlu sütün keyfini çıkarmaya başladık. O tadı da unutmam pek mümkün gözükmüyor. (Yolumuz tekrar düşerse Adana'ya uğrayacağım noktalardan biri olacaktır şüphesiz.)
Adana'da herşey yolunda giderken biz henüz azap dakikalarının başlayacağından habersiz yolumuza devam ediyorduk. Haliyle midemiz teklemeye başladığını hissettik ve yemek için yer bakmaya başladık. İşte o dakikalarda devreye nevi şahsına münhasır arkadaşımız Beyza Nur girdi. (Girmez olaydı.) Neredeyse 1 saatlik bir yürüyüşün ardından yemek yiyeceğimiz noktaya ulaşabildik. Biz mi yemeğe gittik yoksa acıdıkları için mi o mekanı bize yakın yere açtıklarını bir ara sorgular gibi olmadım diyemem. Herşeye rağmen güzel bir Adana Kebabından sonra tekrar Osmaniye'ye dönmek üzere bilet arayışlarına geçtik. İşler pek yolunda gitmedi ve biz çok geç saatlerde Osmaniye'ye döndük.
Bu iki nokta arasında unutmamın mümkün olmadığı bir an kaldıysa aklım da o da içinin iyi olduğunu düşündüğüm ancak içkiden dolayı biraz şekli ve şemalinin değiştiği bir amcamızdan iki noktadan öpücük almamız olmuştur.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre