Siyah straplez elbisesi diz kapağının bir karış üzerindeydi. Annesinden kalan incileri özenle taktı boynuna. Hafif bir makyaj yapmıştı. Ama bugün onun için çok özeldi. Bu yüzden kırmızı rujun pekde abartıya kaçacağını düşünmedi. Bir sanat eserini tamamlıyormuşcasına sürdü rujunu. Son kez aynada kendine baktı ve hazırdı. Şimdi bu kapıdan çıkacaktı ve bitecekti. Kendi hayatını kuracaktı, yeni insanlarla tanışacaktı. ve daha birçok şey...
Topuklu ayakkabılarının ayağında çıkardığı tok sesi yok sayarak, yavaş yavaş indi merdivenlerden. Aşağı indiğinde onu ilk fark eden abisi oldu. İlk önce büyülenmişcesine gözleri parladı fakat elbisenin boyunu görünce kaşları istemsizce çatıldı. Evet abi kardeş kurmuşlardı planı ama kızın bu kadar profesyonel olabileceğı aklının ucundan bile geçmemişti. Daha sonra babasının gözleri buldu onu, sonra annesi, sonra kardeşi...
Böyle güzel bir aileyi geride bırakacağı için üzülmüyor değildi ama soğukkanlı olması gerekiyordu. Abisi ayaklanınca içi bir tuhaf oldu kızın, heyecandan mı yoksa suçluluk duygusundan mı? Ah evet, bu tartışılır. Kız düşünceşlere dalmışken abisi yanına ulaşmıştı bile. Kızın yüzündeki ifadeyi görünce abilik duyguları ortaya serdi kendilerini. Kızın yüzünü ellerinin arasına aldı ve yavaşca sağ yanağını okşadı "İyi olacaksın" diye fısıldadı. Kız sanki dünyanın en ağır suçunu işlermişcesine kaçırdı gözlerini. Hiçbir şey söylemedi. Hayır, söyleyemedi. Yalnızca yüzünü abisinin ellerinden kurtardı ve babasına döndü. Kızın bu tavrı abisini şaşırtsa da üstüne gitmedi. Kız usul usul babasına yaklaşıp "Bugün ki ilk dansı benle eder misin?" diye sordu.
Abisinin gözleri dehşetle açıldı, planda bu yoktu. İkisi mezuniyet partisine diye çıkıp bir daha dönmeyeceklerdi bu eve. Babası sanki bu soruyu bekliyormuşcasına salladı başını. Babasının gözlerindeki parıltı, kızın çıkmak için debelenen göz yaşlarına davetiye hediye etti. Kızın gözlerinden iri iri akan göz yaşları babasını şaşırttı. Ama mutluluktandır diye düşündü adam. Hiçbir şey söylemeden sarıldı kızına, başına ufak bir öpücük kondurup. Kız arkasını döndüğünde abisinin gözlerinin kahverengisi kırmızıya dönecek sandı bir an. Korksa da belli etmedi.
Abisinin yanından geçerken duraksadı ve yalvaran bir bakış attı. Abisi önce kesin ifadelerle baktı kızın yüzüne, daha sonra kızın halini düşünüp anlamışcasına başını olumlu anlamda salladı. Kızın gözlerine bir an ama çok kısa bir an mutluluk gördü. Fakat hemen geri ifadesizliğine büründü o genç olmasına rağmen yaşlı bakan gözler. Babası kızın belinden tutup kapıya yönlendirdiğinde peşlerinden geliyordu abisi. Kızın gözleri karma kavramını anlatan ressimlere takıldı. Buradan her geçişinde , ilk kes görüyormuş gibi incelerde bu tabloları. Bu kez son olacaktı. O yüzden daha bir anlamlı, daha bir derin bakıyordu sanki.
Kimseden çıt çıkmıyordu. Sanki babasının her şeyden haberi vardı gibi. Aradaki bu sessizliği bozan açılan kapının sesiydi. Yavaş ama tedbirli adımlarla ilerledi kız zaten planın bir kısmını bozmuştu. Daha fazlasını da berbat edemezdi. Babası centilmenlik yaparak kızın kapısını açtı ve geçmesi için yana çekildi. Kız bu centilmenliğe karşın dizlerini hafif kırarak karşılık verdi ve zorla dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Arabaya beceriksizce binip hemen oturma pozisyonunu düzeltti. Abisi arkaya babasıda öne binince artık tamamen hazırlardı. Arabada kimse sessizliği bozmak adına bir çabada bulunmadı. Zaten kısa bir süre sonra gelmişlerdi okulun önüne.
Herkes sırayla arabadan inince kız içeri girmek adına bir hamle yaptı fakat bir el bunu engelledi. Babası kızına sarıldı ve "Burada dans etsek olmaz mı?" diye sordu. İçerideki müziğin sesi dışarıdan net bir şekilde duyulabiliyordu. Kız üstelemedi ve hafifçe başını salladı. Kız bir elini babasının eline,diğer elini babasının omzuna koydu. Babası elini kızın beline yerleştirdiğinde yavaş fakat uyumlu adımlarla sallanmaya başladılar. Dans etmiyorlardı, içlerinden ne geliyorsa onu yapıyorlardı. İlk başta sallanırken daha sonra bir ileri bir geri gitmeye başladılar. Sanki önceden çalışılmış gibi uyumlu hareket ediyorlardı.
Kız abisini merak edercesine gözleriyle onu aradı. Arabanın kaputuna yaslanmış bir yere gözünü dikmiş bakıyordu. Gözü dalmış gibiydi. Abisinin bakışlarını takip ettiğinde bir kız olduğunu gördü. Daha dikkatli baınca bu kızın abisinin sevgilisi olduğunu anladı. İçi acıdı bir an. O nasıl ailesini bırakıp gidecekse, o da sevdiği kızı bırakacaktı. Evet zordu, çok zordu fakat doğru olan buydu. Yapılması gereken buydu. Etrafındakilerin iyiliğini istiyorlarsa bunu yapmaları gerekiyordu. Babası kızdan ayrılınca bir anda afalladı fakat hemen toparlandı. Eğilip kızın alnını öptü ve "Gitsem iyi olacak. İyi eğlenceler" dedi ve arabasına doğru yürümeye başladı.
Özellikle birbirlerinin gözlerine bakmıyor gibiydiler. Arabanın çalışma sesini duyunca son kez baktı bu arabaya, babasının karanlık camlar arkasındaki yüz ifadesine. Mutlu görünüyordu, umut dolu görünüyordu. Bir ışık vardı bu gözlerde ve bu ışık bu gece sönecekci. Bu gözlerdeki ışığı bu gece kendi çocukları söndürecekti. İçi ürperdi kızın. Abisine çevirdi gözlerini anlamış gibi bakıyordu. Abisi iki büyük adımda kızın yanına ulaştı, kolunu kızın omzuna attı ve kendine çekti. Kızın iç geçirdiğini gördü daha sonra eline damlayan iki su damlacığı hissetti.
Tek eliyle kızı kendine çevirdi ve omuzlarından tuttu. "Bana bak" dedi . Sesinde gizli bir sinir sezdi kız. Abisini ikiletmeden dediğini yaptı. "Bu yola çıkmak zorundayız anlamıyor musun?" diye fısıldadı. Kız önce durgunlaştı. Daha sonra gözyaşlarını tek eliyle sildi. Duruşunu dikleştirdi ve "Anlıyorum. Bunu yapmak zorundayız. Anlamayan sensin. Lütfen uzatma ve bana sessizliği hediye et olur mu?" diye söyledi ölümcül bir sakinlikle. Abisi fazla üzerine gitmedi ve hafifçe başını aşağı yukarı salladı. Çok geçmeden bir araba durdu önlerinde. Ön kapısı açıldı, tahminen 20-21 yaşlarında olan bir adam indi ve kızın abisine anahtarları verdi. Hiçbir şey söylemeden arkasını döndü ve uzaklaşmaya başladı.
Kızın abisi sessizliği bozmadan ön koltuğa doğru ilerledi ve kıza arabaya binmesini gerektiren bir bakış attı. Kız sakin adımlarla arabanın yanına ulaştı ve kapıyı açarak içeri girdi. İçeri girdiğinde sabahtan kalma hindistancevizli güneş kreminin birleşimi bir koku yayıldı burnuna. Abisine bakmamaya özen gösteriyordu çünkü biliyordu bakarsa o yüzündeki her ifadeyi okuyabilecekti. Kafasını okuluna son kez çevirdi. İçi hüzünle burkuldu. Buraları son kez görecekti. Çok iyi anıları olduğu söylenemezdi. Ama hatıraları vardı. Bu okulda birçok şey yaşamıştı ama şimdi veda etmek zorundaydı. Çok dikkatli baktıyordu. Ay ışığı okulun sadece bahçesine vuruyordu. Bomboş sokağı aydınlaran lambanın loş ışığı hoşuna giderdi hep. Bu okulun dağılımını izlemeyi severdi. Sokakta koşturan çocukların bağırışlarını severdi. Simdi veda vaktiydi. Sözsüz olmasına rağmen birçok duygu içeren bir veda...
Arabanın motorunun sesi düşüncelerine bir perde tuttu. O büyüdüğü sokağı, üzüntülerini, mutlulularını... Kısaca tüm anılarını geride bırakma vakti gelmişti.
Hayır, böyle olamazdı. Bırakıp gitmek bu kadar kolay olamazdı. "Buraya tekrar geleceğim" diye fısıldadı yalnızca kendinin duyabileceği bir sesle...
Bu yazıya 3 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre