Sormadım kendime bu yol nereye çıkar diye.
Benimkisi, deli cesareti işte,
Düş önüme dedi, düştüm önüne...
Muhalif rüzgarlara karşı yürümeye başladım sessizce.
Ne kadar haşin eserse essin; o inatsa ben de inattım.
Nafileydi yolun sonunu görme çabalarım
Gözüm yine uzaklardaydı ve ben yine uzaklara hayrandım.
Zemin kaygan, bu yol engebeli dedi bir ses arkadan.
Her halime nigehbân olan aklıma getirmemişti geri dönmeyi.
Semâya açılan eller refleks olmamışsa,
Ağızda gevelenen kelimelerse dûa,
Bilirim, garanti değildi aklın mukayeti.
Peki, bi' tek ben miydim bu yolda yürüyen,
Bi' tek benim mi arkamdan geliyor böyle sesler?
Hayır, vallahi de billahi de hayır.
Bi' görseniz, etraf çok kalabalık...
Benden önce çok insan gelmiş, geçmiş bağrı yanık
Nerden mi biliyorum,
Yürünmeyen yollarda diken biter
Halbuki buralar uçsuz bucaksız gül bahçesi.
Ve ummanlar olmuş açtıkça hepsinin sinesi
Tohumu atan gitmiş, bi' daha dönmemiş geri.
Anlamıştım, hayalleri dönmek değil, bu yolda ölmekti.
Bu yazıya 12 yorum yapıldı.
Şiir çok hassas bir konu. Şiir yazan da bir o kadar özel duygulara sahip.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre