Zaman

Nereye gidiyorsun be zaman? Bu kadar acele niye? Oysa daha yapılacak çok iş, söylenecek çok söz var. Ama sen böyle hızla akarken çok şey yarıda kalacak galiba.

Çocukken zaman böyle hızlı geçmiyordu. Nede olsa şimdiki gibi büyük telaşlarımız yoktu. Büyüdükçe her güzel şey gibi zamanı da elimizde tutamaz olduk. Ellerimizin arasından kayıp gidiyor işte sessizce.. Her geçen gün aleyhimize işliyor, o bilindik sona biraz daha yaklaştırıyor.

Etrafıma şöyle bir baktım da her şey ne kadar hızlı. Sabah olması, akşam olması iki ezan arası gibi. Öyle bir zamana geldik ki; zaman bizden kaçıyor sanki. Ve bizler onu yakalayamıyoruz. Ne kadar vahim bir durum değil mi? Ve insan düşünüyor hayatımız zamanı doldurmaktan başka nedir ki?

Şimdi düşünüyorum da ne çabuk geçmişti yıllar. Çocukluğum, genç kızlık dönemlerim ne çabuk yaşamıştım ve bitirmiştim o yılları. Şimdi orta yaşlardayım ve geçen o yıllar bir film gibi gözümün önünde. Sanki ben yaşamamıştım o yılları da, biri beni alıp şuan ki yaşantımın içine bırakmıştı.

Eski Türk filmlerinde yılların hızlı geçmesi takvim yapraklarının hızlı hızlı düşmesiyle beyaz perdeye aktarılırdı. Bir bakmışsınız yıllar geçmiş filmin kahramanları yaşlanmış olurdu. Benim hayatım da şimdi bana bu filmleri anımsatıyor. O kadar kısa gibi ki yaşadıklarım, ansızın ölmekten korkuyorum.

Zaman çok acele davranıyordu geçmek için. Yoksa biz mi çok hızlıydık? Yok yok zaman acele davranıyordu. Buna eminim. Zaman hızlıydı, yoksa hangi insan zamanının böyle hızla akıp gitmesini isteyebilirdi ki? Ölüme yaklaşmayı, bitiş çizgisine kavuşmayı kim aceleyle isteyebilirdi ki?

Ölümü tadan bazı insanlar için çok zamansız öldü derler. Hangi ölüm zamanlı ki? Doğru zaman hangisi ebediyet için. Buna bir cevabı olan var mı? Buna hazır olan, "tamam artık dünyadaki görevim bitti, ben artık gideyim" diyen var mıdır?

Aklı başında olan hiçbir insanın böyle bir zamanı olduğuna inanmıyorum ben. Çünkü ne kadar yalan güzelliklerle dolu olsa da dünya, bırakılmaya cesaret edilemeyecek kadar güzel bir gezegen. Ya hayatımız? Ne güzel nefes almak…

Düşünsenize bizi bu hayata bağlayan, yaşamak için ne çok sebebimiz var. Şuan hepsi gözümün önünde. Hangisinden öyle hemen pat diye vazgeçmek istenebilir ki? Bunu istemek mümkün değil sanırım.

Belki de bu sitemlerin çok beyhude çırpınışlar. Öyle ya; her canlının bir gün kaçamayacağı bir sonu yok mudur sanki? Dedim ya beyhude çırpınışlar bunlar. Mutlak gerçekten, en korktuğumuz şeyden kaçış yok ki…

O yüzden sana sesleniyorum ey zaman. Biraz yavaş ol... Biraz yavaşla. Nedir bu acelen? Daha yapacak çok iş, söylenecek çok söz, yazılacak çok satır var... Ve alınacak bir dünya dolusu nefes.  Acele etme artık…