imdat!

Bir not düşmek isterdim olmayan günlüğümün en altına.

Sağ üst köşeye tarih, saat sol tarafta,

Vurunca çalışan, ayak uydururamamış gecenin kör karanlığına...

Musveddesi aslı olan, bembeyaz bir kağıt var masamda.

Ne ödünç almak, ne buruşturup çöpe atmak mümkün yazılanları.

Üstelik ufacık bi' silgi dahi konmamış silmek için hataları

Bu bir sınav değil, yararlanmak serbest tecrübelerden.

Ama insanoğlu bu; yaşayıp görmeden aklı başına gelmez

Nasihatler de bu yüzden hiçbir zaman beş para etmez.

Başlarsın şair edâlı, yazar edâlı kalemini konuşturmaya,

Döktürsün en özel, en süslü kelimeleri...

Sonra unutuverirsin sahibini kaleminde, kağıdında.

Kaybedersin kendini satır aralarında

Ve batmaya başlarsın yavaş yavaş enaniyet bataklığına.

"İmdat", çığlıklarını, rahat zamanında unuttuğun duyar sadece

Ne anne, ne baba, ne de "kardeşim" dediklerin olur yanında.

"Affet", dersin, önündekini çift görmeye başlarsın sonra

Ve çevirmek istersin sayfayı bir daha, bir daha...

Bütün yollar O'na çıkıyor, bak kalmamış derman dizinde,

Biliyorsun, bu defteri ne açmak ne de kapamak senin elinde.

Sen doğrunun, güzelin; sevginin, kardeşliğin destanını yazmaya bak sadece.

İllâki o defteri kapattıracak olan, Allah azze ve celle...