Düşler Tanrısı

(Hayatın küçültülmüş versiyonu)

Dokunaklı birkaç şiir parçasını elinize alınca hissedersiniz duyguların yoğunluğunu. Bir parça mendil ıslanır bazen. Arkanızda kalanlara ya güler geçersiniz ya da göz yaşlarıyla "özledim" dersiniz. Korkularınızı bir kenara bırakarak sımsıkı sarılırsınız elinizde kalanlara. İşte hayatın size sunduğu naçizane yaşam tarzı bahsettiklerimiz.

Bir avuç toprak için ne kadar insan birbirinin kalbini kırmış geçmişten beri... Oysa hayatın güzel yanları bu toprağın üstünde savaşmaktansa beraber en güzel şarkılar eşliğinde mutlu bir tavırla dans etmekten ibaret değil mi? Çiçeklerin renkli ve mis kokulu ferahlığı, kuşların kulaklara pelesenk olmuş cıvıltısı, güneşin ve denizin birbirine aşık halleri bizi neden şeytanın ayakları altına atar inanın bilemiyorum. Karar vermek o kadar zor ki, böyle bir hayatta var olmak karşısına eline yüzüne bulaştırmak kelimesini alınca ne kadarda itici duruyor.

Hayal ediyorum da; ayrı bir gezegende yaşam için bütün olanaklar var olsa ve iyi insanlar orada toplanıp yaşamlarını devam ettirse ne kadar güzel olurdu. Hep mutlu ve gülen insanlar. Belki de beklenti çıtamızı çok yüksek tutuyoruz. Olmayacak duaya amin demek gibi. Ümitleniyor işte insan, hayatı zorlaştıran yine kendisi olsa da. Zannedilenin dışında hayat basittir aslında. Kullanım kılavuzu olmayan tek üründür. Büyük ve kudretli birinin ürünü. Ona ne kadar teşekkür etsek az. Aslında edebileceğimiz en güzel teşşekkür beraber, dostluk meş'alesini tüttürerek yaşamak olsa gerek. Sonuçta gerçek dünya için yalan dünyada zaman harcayıp duruyoruz.

Uzun lafın kısasına geçelim kafayı çaprazlama ütüledikten sonra. Hayatı değerli kılmak bizim elimizde. İster iyi olup hayallerimiz eşliğinde mutlu yaşarız, istesek de içinde bulunduğumuz bu cam fanusu yere düşürüp paramparça yaparız. Gökkuşağı yaratmak kolay değil fakat fırtına yaratıp gökkuşağını beklemekten daha güzel bir yol olduğundan şüphemiz yok gibi...

 

(Yazıdaki kapak fotoğrafı için Seda Yılmaz ve Dilek Yıldırım'a teşekkür ederim.)