Umut

'Bir insanın yalnız olma sınırı nedir?' diye sorsalar inanın bana uzayın sınırının olmadığı kadar diyebilirim. Gitgide yalnızlaşan ruhum hala düşmeye devam ediyor çünkü. Bir zamanlar canımdan çok sevdiğim bir kız arkadaşım vardı. Çarem olmuştu benim, gözleri sanki bir dağı örten çimen örtüsü kadar güzel görünürdü. Ah o güldüğünde gerçekten huzur kalbimin kapılarına dayanırdı. Anlatmakla bitmez ama beni aldatıp yoluna başkalarıyla devam etti. Dostlarım vardı hem de sayısız. Ama en karanlık gecede bir kibritin verdiği ışık kadar etmedi hiçbiri. Ben yandım onlar ellerini ısıttı. Ben ağladım onlar ellerini yıkadı. Bu şekilde uzar gider. Yani ailemden bile hayır gelmedi bana. O kadar yalnızım. Ki asıl sorun dipsiz bir kuyuya düşmek değil de kuyunun ta kendisi olmak. Kuyu bensem düşünün bana düşenlerin acısını nasıl çektiğimi. Gönül sevdalarından para sıkıntısına kadar her şey insanı yorar. Bir de hepsi geldiği zaman, ah işte o zaman inanın adı konmayan bir tür hastalığa yakalanıyorsunuz. Ömrünüzü bütün bunları takarak geçirmeyin demek için bunları söyledim. Düşünsenize bu gece çektiğiniz acıların hepsini yarında çekmek yerine kalkıp gülümsemek ne kadar zor olabilir ki? Üzülmek her insanın doğal hakkıdır. Peki ya üzüntüye yenik düşmek? Bak işte bu bir hak değil acınası bir durumdan başka bir şey değildir. Bugün gülmek için onca nedenimiz varken, bizde ağlayarak neden ağlayanlara yardım etmekten yoksun kalalım ki? El ele verip güzel bir kahkahayla çiçeklerin uğultusuna biz de katılabiliriz. İyi gülümsemeler...