Kaybedilmeyi kaybetmeye tercih edenlerin dünyasından selamlar. Burası nasıl mı bir yer? Ölümün nefesini her an ensemizde hissettirdiği, olağan bir dünya aslında. Ama burada bir fark var, buradaki insanlar ölmek için yaşamak arzusunda değiller; yaşatmak için bir an evvel ölmek istiyorlar. Ölmek ve leşlerinin azot döngüsüne karışıp dünyadaki insanlara nefes olmasını istiyorlar. Bunu bu denli arzu etmelerinin sebebi tamamen teslimiyet odaklı aslında. Teslimiyetten kastımız ne mi? Öleceklerinin bilincinde olmaları, ölümü benimsemiş olmaları, ama onların da herkes gibi atladıkları bir nokta var; onlar sadece kendi ölümlerini benimseyebilmişler bu yüzden kimseyi kaybetmeyi göze alamıyorlar bu yüzden kaybedilmeyi tercih ediyorlar. Ölümü için her an nefes alıyorlar ve nefeslerine yön vermeyi hep unutuyorlar.
Bu insanlar bir şeyi de çok iyi biliyorlar; ölüm kendisini çok çabuk unutturur. İnsan ne kadar acı çekmeyi sevse de, bundan farkına varmadan bir haz alsa da insan unutmayı da çok sever. Bu yüzden değil mi zaten insanların hep büyük faciaları veya büyük insanları ölüm yıl dönümlerinde anmaları. Analım ki bütün sene çok sevdiğimiz unutma duygusuyla geçirdiğimiz o olayı yine çok sevdiğimiz acı hissimizle bir gün olsun analım. Bence acilen ölüm günü çalışmalarına başlanmalı, ölen yakını olan olmayan herkesin ölümü düşündüğü bir gün olmalı ki acıyı en derinlerimizde hissedelim. Ama bu olay bir gün değil de bir gece olmalı, çünkü ölümü gece düşünür insan.
Saat 03.51
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre