10 Ağustos’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunda çok şeyler söylendi. Tabi ki Sayın M. Fethullah GÜLEN de bazı şeyler söyledi.(1)
Ne söyledi?
Ne söylemek istedi?
Ne anlaşılabilir bu sözlerden?
Aşağıda, bu sözleri, özellikle “kendi kaynaklarından” alıntılayıp, yorumlamaya çalışacağım.
Muhterem Hocaefendi'ye Cumhurbaşkanlığı Seçimi hakkında bir soru yönelttiler. Soru şöyle idi: “Ülkemizde bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Seçimle alakalı değerlendirmelerinizi ve TERCİH noktasındaki, tercih hususundaki TAVSİYELERİNİZİ lutfeder misiniz?...”
Bakalım, “Hangi Tavsiyeleri Lutfetmiş”
Hocaefendi, "millete zulmedene, haksızlık yapana, kanun nizam tanımayanlara, keyfiliklerini kanun yerine koyanlara oy vermeyin." dedi.
Zulmeden kimdir? Mesela, dershaneleri kapatan Sn. Erdoğan mıdır?
Burada, “zulüm” kavramı da açmak gerekir. Zulüm sadece “size” yapılan mıdır?
Sadece “camiaya” dokununca mı “zulüm” addedilir? O zaman “o camianın” zulüm kavramı tartışılmaz mı?
Tersinden okursak, “malum camiaya” mensup kişiler, hem de çok önemli yerlere yerleşirken, iş güç sahibi olurken, iş güç ve mevki sahibi edilirken, hatta kopya marifetiyle bunların olduğu söylenirken; bütün bunlar, “bu camia DIŞINDAKİLERE” zulüm değil miydi?
Konu dindarlıksa eğer, memleketteki “tek dindar” ve ahlaklı olan “malum cemaat” miydi sadece?
Sn. Kılıçdaroğlu hiç zulmetmemiş midir? Kılıçdaroğlu “camia aleyhine” kaç adet soru önergesi vermiştir? Kaç tanesinde imzası vardır? Bunlar haberlere de açıkça yansıdı…
Peki Sn. Gülen, zulüm derken bu tür icraatları de kastetmiş olabilir mi?
CHP’nin tarihinde, ezanın 1932 – 1950 arasında aslı dışında okunması, Kuran-ı Kerim’in bizzat kendisinin suç sayılması gibi icraatları bilinmektedir. Acaba o tavsiyelerde, bu zulümlere mi işaret edilmektedir? (Denebilir ki Sn. Kılıçdaroğlu’nun bu gibi şeylerle ne ilgisi var? Var. Çünkü, CHP’nin o tür icraatları, kendisi tarafından eleştirilmemiştir…)
Ya Sn. BDP Lideri Demirtaş, o zalimlerden olabilir mi? PKK ile ilgileri malumdur. PKK da geçmişte binlerce milletin evlatlarını hem de Kürt Türk demeden katletmemiş miydi? Yine PKK veya ona yakın gruplar camianın yurtlarına saldırmamış mıydı?
Lutfedilen Tavsiyelere Devam
“Milletimizin basireti vardır bence. Şahıs mahıs değil yani. Bence seçecekleri insana bakmalılar. Yalan söylemiyorsa çünkü yalan MÜNAFIKLIK sıfatıdır. Emanete hıyanet etmiyorsa, çünkü emanete hıyanet, bu nefsine karşı hıyanet, ailesine karşı hıyanet, millet malına karşı hıyanet, bunların hepsi, Efendimiz'in (sas) sahih hadisi ile münafıklık alameti.
Başkalarına gadretme onları bir kısım sahip oldukları insani haklardan mahrum etme, gadre uğratma; bu da münafıklık alameti. Kendisine bir şey emanet edildiğinde o emanete riayet etmeme münafıklık alameti. Söz verdiği halde karşı tarafı aldatan ve ona gadreden Hazret-i Ruh-u Seyyid-il-enâm (sav) ona canımız kurban olsun buyuruyor ki "bu dördü bir insanda bulundu mu o tam HALİS MÜNAFIKTIR" diyor.
“Yani namaz kılınca münafıklıktan çıkmaz. Oruç tutunca münafıklıktan çıkmaz…”
Soralım, münafık kim acaba? Ayrıca, dini biraz bilenler bilir ki münafık KAFİRDEN beterdir. Yani kullanılan kelimeler gayet tehlikeli… Bu arada, “etkileme” açısından birisine “münafık” dediğinizde ondan uzaklaştırmada hatta tiksindirmede başarı şansınız da artabilir. Yani kelimelerde bir “seçicilik” de söz konusudur.
Bu sıfatlar, mesela, YALAN söylemeyen kimdir? Yalan söyleyen derken kim işaret edilmektedir?
Acaba tavsiye denilenler, sadece tavsiye midir? Bu tavsiyelerde gerçekten “İslam adına”, din adına “ölçü” mü verilmektedir? Yoksa, konuşulanlar, “camianın (nasıl deniyorsa) kendi ölçülerine” göre, kendi lügatına göre, kendi niyetine göre … ifade edilen sözleri midir?
Tavsiyelerin Sonu
“O zaman bana düşen şey şudur: Millete zulüm edene oy vermeyin de KİME oy verirseniz verin. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'a verin. Sayın Ekmeleddin Bey'e verin. Kime isterseniz verin. Sayın Selahattin Bey'e verin. Fakat oy verirken şu NİFAK alametleri kendisinde bulunanlara Allah (c.c) aşkına, Peygamber(sas) hatırına vermeyin. Bu kim olursa olsun. Benim babam da olsa, amcam da olsa, öz kardeşim de olsa, 40-50 seneden beri bağrıma bastığım insanlardan biri de olsa bu SIFATLAR bulunanlara vermeyin. Zulüm edene vermeyin. Millete haksızlık yapana vermeyin. Kanun nizam tanımayanlara vermeyin. Keyfiliklerini kanun yerine koyanlara vermeyin. Kime verirseniz verin…”
Bahsedilen, serdedilen “nifak” alametleri sadece birinde mi var? Ya da kimlerde yok? Sn. Gülen, nifak alametleri “olmayanları” acaba nasıl ve neye göre belirlemektedir?
Neticeye gelirsek, Sn. Gülen keşke bu kadar sözü dolandırmadan “oyunuzu Sn. Erdoğan’a vermeyin” dese idi, bence daha merdane, daha yakışır bir tavır sergilemiş olurdu… Çünkü “bitaraf” görünüp, net bir şekilde taraf tutmak,” bir tarafı TERCİH etmek / ettirmek” hoş bir tavır değildir…
Siyasetçilerin kendilerini hep murakabeden geçirmesi, elbette gereklidir. Fakat, “HOCA” sıfatı bulunanlar için bu çok daha gereklidir…
(1)http://www.samanyolu.tv/program/tv-filmi/bolumler/haber-video-hocaefendi-zulmedene-oy-vermeyin
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Aslında çok soru var yazınızda... Bu sorulara Hocaefendi'nin ya da farklı birilerinin değil, belli ki okuyucuların cevap vermesini bekliyorsunuz. Bir okuyucu olarak yazı içinde katılmadığım noktalara ve sorduğunuz sorulara -kendimce- cevap vermeye çalışacağım. Kendimi kiminin "camia", kiminin "cemaat", kiminin "Hizmet", kiminin de "şucu bucu" dediği zümreye ait addederek cevap vereceğim. Uzun olacak; kusuruma bakmayın, hakkınız helal edin...
Cevaplara başlamadan önce, bu tip soruları normalde hiç kaale almam. Yolsuzluk operasyonları, dershane olayları başlayana dek Sn. Gülen'in öğretileri ile hiç işi olmamış, açıp birkaç kitabını okumamış, "bu adam ne diyor yahu" diye merak etmemiş insanların kendilerince yaptıkları yorumları ciddiye almam mümkün değil çünkü. Bu işin tabiatına da aykırı. Hiçbir ihtisası ve eleştirdiği insanın karakteri, öğretileri ile ilgili bilgisi olmamasına karşın ağzına geleni sayan, televizyon ve gazetelerde çıkan haberlerde her gördüğüne inanan birinin hakaretleri ciddiye almaya değmez çünkü. Fakat inanıyorum ki siz Sn. Gülen'le ilgili bilgisi olan, öğretilerinden haberdar olan, yıllardır savunduğu değerleri bilen birisinizdir ve konuyla ilgili pek çok araştırma yapmışsınızdır. O yüzden sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Soru 1:"Zulmeden kimdir? Mesela, dershaneleri kapatan Sn. Erdoğan mıdır?"
Cevap: Bana soracak olursanız, Sn. Erdoğan, halkın büyük bir kısmına zulmediyor. Dershaneleri kapattığı için değil tabii ki yalnızca. Fakat o da bir zulümdür. Peki niye? Bir defa bu sürecin başında "dershanedeki saf ve temiz öğretmen kardeşlerim" diyen insan, zaman geçtikçe herkesi hedef tahtasına oturttu. İnternette; danışmanlar tarafından yönetildiği iddia edilen sosyal medya hesapları tarafından sürekli tehdit ediliyorlar. "Bu dönem cemaat kurumlarında çalışanlar bir daha devlette iş bulamayacak. Sicilleri bozulacak" diye. Gözümüzün önünde oluyor bunlar. Devlet bu tip yasadışı işleri kendisi yapmıyor olabilir. Fakat bulup gayet tabi ortaya da çıkarabilir. Şu an dershanelerde çalışanlar dahi tehdit ediliyor. Hem de alenen. Bu zulüm değil de nedir? 10-15 yıldır açık olan okullar kapatılıyor. Bahçelerinden yol geçiriliyor. Sırf Hizmet Hareketi ile ilintili diye. Bu hareket birkaç milyon insanı kapsıyor belki ülkede. Ve hepsinin içine korku salınmış vaziyette. Ben kendimi zulme uğramış olarak görüyorum. Buna herhangi bir siyasetçinin sözleri, işi yumuşatmaya çalışması değiştiremez. Çünkü görüyorum; yakınlarımın başına gelenleri görüyorum.
Soru 2: "Zulüm sadece “size” yapılan mıdır?"
Cevap: Sn. Gülen'in ya da Hizmet Hareketi'ndeki herhangi birinin böyle bir iddiası olmadı hiç. Zaten kısa süre öncesine kadar Sn. Erdoğan da açıktan açığa hiçbir gruba savaş açmamıştı.
Soru 3: "Malum camiaya mensup kişiler, hem de çok önemli yerlere yerleşirken, iş güç sahibi olurken, iş güç ve mevki sahibi edilirken, hatta kopya marifetiyle bunların olduğu söylenirken; bütün bunlar, bu camia DIŞINDAKİLERE zulüm değil miydi?"
Cevap: Bu yazdığınız büyük bir itham. Kanıtlanmamış, fısıltı gazetesiyle etrafta dolaşan bir iddia. Doğduğumdan beri bu müesseselerdeyim. Fakat bugüne dek böyle bir olaya şahit olmadım. Böyle bir şey varsa, zaten bana da denk gelirdi herhalde. Dediğim gibi, doğduğumdan beri bu zümredeyim...
Soru 4: "Sn. Kılıçdaroğlu hiç zulmetmemiş midir?"
Cevap: Siz Sn. Gülen'in açıklamalarını tek yönlü düşündüğünüz için sanırım, böyle bir soru sorma ihtiyacı hissettiniz. Kendisi, isim vermeden 'zulmedene oy vermeyin' dedi. Zaten Kılıçdaroğlu aday değildi. O açıklamaları/sohbetleri dinleyen herkesin aklı da fikri de var en nihayetinde. Sn. Gülen bir elbise biçti ve bunda anormal bir durum yok. "Millete zulüm edene oy verin" dese mi iyidi yani? Burada sizin ya da benim "bak bak Erdoğan'a oy vermeyin dedi" demesi birşey değiştirmez. Çünkü öyle birşey söylemedi. Erdoğan'ın zulmettiğine inanan ona oy vermez, İhsanoğlu'nun zulmettiğine inanan ona vermez, Demirtaş'un zalim olduğuna inanan da ona oy vermezdi. Zaten bu açıklamaları dikkate alıp ona göre oy vermek zorunda da değil hiçkimse. Fikri sorulduğu için cevap vermiş ve söyledikleri de her Müslüman'ın katılması gereken sözlerdi diye düşünüyorum. Fakat tek yönlü ya da suçlu bakış açısıyla düşününce, insan ister istemez "bize oy vermeyin dedi" diyebilir...
Soru 5: Kılıçdaroğlu ve Demirtaş'la ilgili noktalar...
Cevap: İkisi ile ilgili de haklısınız bana göre. Fakat insanların geçmişte yaptıkları iyilikler nasıl ki bugün kötülük yapmalarına engel olmuyorsa, geçmişte yaptıkları kötülükler de bugün iyilik yapmalarına engel değildir. A kişisi geçmişte çok kötüdür, bu gün yanlışının farkına varmıştır. Ya da tersi de olabilir... Yani biz herkesi geçmişte yaptıkları iyilik ve kötülükleri referans alarak mı değerlendireceğiz bu bakış açısına göre? CHP eskiden ezanı susturmuştu, o zaman artık ağızlarıyla kuş tutsa yaranamayacaklar mı? Partileri parti yapan kişiler midir, yoksa geçmişteki eylemler midir? Aynı şekilde bir başkası zamanında büyük zulümleri sonlandırdı diye bugün zulmetme hakkı kazanmış diyebilir miyiz? Yanlış anlaşılmasın, burada herhangi bir partiyi savunma olarak değil, değer yargıları üzerinden konuşmak istiyorum... Yoksa Sn. Kılıçdaroğlu'nu da, Sn. Demirtaş'ı da zerre miskal sevmem. Konjonktür gereği bu şekilde davranıyorlar bana göre. Fakat kalplerini açıp bakmadığım için birşey demeye de hakkım olmadığına inanıyorum. Sözlerine inananlar gidip oy verebilir. Karışmak benim hakkım değil.
Soru 6: Münafıklıkla ilgili bölüm...
Cevap: Sn. Gülen'i Sn. Erdoğan'ı münafıklıkla itham etmekle suçluyorsunuz anladığım kadarıyla. Fakat bu düşünceniz de yanlış. Ağzından çıkmamış sözleri sarf etmişçesine yazmak doğru olmaz diye düşünüyorum. Sn. Gülen münafıklık alametlerinden bahsediyor ve "bu alametleri taşıyana oy vermeyin" diyor. Yanlış birşey mi söylüyor? Münafıklık alametleri taşıyana oy vermeyin demek ne dini kaidelere, ne de hukuka aykırı değildir. Aksi iddia edilebilir mi? Kim bir başkasına "münafıklık alameti taşıyanın yanında olun, ona destek olun" der bilerek ve isteyerek? Tekrar ediyorum; tek yönlü düşünmeyelim lütfen ve sarf edilmeyen sözleri, söylenmiş gibi lanse etmeyelim.
Bu soruyla alakalı çok önemli bir nokta daha var. Bir insanı münafıklıkla itham etmek çok tehlikeli, doğru. Fakat Sn. Gülen'in kitaplarını okuyan herkes, bu konudaki düşüncelerini net bir şekilde bilir. Okumayan kişilerin bu sözleri yanlış anlaması da olağandır. "Kafir olmakla kafir hasletleri taşımak farklıdır" der kendisi. "Mesela bir Müslüman yalan söyleyebilir. Bu onu münafık yapmaz. Ama yalan bir münafıklık alametidir" der. "Ve yine bir Hristiyan ya da Yahudi cömert olabilir, yardımsever olabilir. Bunlar da Müslümanlık hasletidir" der özetle. Bahsettiğiniz açıklamalar da bunlarla birebir örtüşmektedir. Yani kimseye münafıklık ithamı yok ortada.
Soru 7:" Bahsedilen, serdedilen nifak alametleri sadece birinde mi var? Ya da kimlerde yok?"
Cevap: Bu soruya herkes vicdanıyla cevap verebilecek durumda diye düşünüyorum. Kimisi "Sn. Erdoğan'da yok" der, kimisi bir başkasında... Kimisi de gayet tabi "Bunların hepsinde böyle alametler var" ya da "Hiçbirinde yok ama şu kişi ötekilere göre daha iyi" diyebilir. Yani sizin talep ettiğini tarzda bir açıklama Sn. Gülen'in öğretilerine ters. "A kişisine oy verin" demesi, kendisini -kusuruma bakılmasın ama- çoban, bizi de koyun haline getirmez mi? Dini öğretiler doğrultusunda izlenmesi gereken yoldan bahsetmek ve kendisine itimadı olanlara bu bağlamda sözler söylemek yanlış mı? Zaten Sn. Gülen sizin dediğiniz gibi bu kişilerden birinin münafık olduğunu bilse, onu da söylerdi. O zaman da başka kıyametler kopardı. Ama öyle birşey söylemedi. Ayet ve hadislerle sabit alametlere değinip "bu alametleri taşıdığını düşündüğünüz kişilere oy vermeyin" dedi. Ve bence bu da, hiçbir Müslüman'ın, Müslüman'ı geçtim, hiçbir insanın karşı çıkmaması gereken kaideler çerçevesindeydi.
Doğrusu, esasen kimse ile TARTIŞMA niyetim yok. Böyle bir üslubum da yok.
Kimseyi incitmek istemem, incitilmek istenmediğim gibi.
Ben ve benim gibi, sıradan ve maddi veya manevi bakımdan üst makamlarda bulunan bir çok insan (bunlardan biri de kayınpederim ve ailesi) en azından bir sempatisi vardı... Sempatiden öte destekleri vardı. Gönül bağları vardı...
Ben bu camiaya asla çok uzak değilim. İlk Dershsanem Samsun SAKARYA DERSHANELERİ...
1 YIL öncesinde yeğenim evlerinde kalıyordu...
Fakat "gerçekler acıdır". Söylemek bazen kaçınılmaz olur.
Bu arada, cevabım GENEL ve mümkün olduğunca KISA olacak.
1- "OY VERİN / VERMEYİN" konusunda, Sn. Gülen'in bir önceki seçimdeki TAVSİYELERİNİ - ne yazık ki - biliyoruz, işittik, gördük... Mesela, AK Parti'nin karşısında kim güçlü ise ona oy verilmesini istemek, sağlamak gibi...
2- Bu arada, DERSHANELERİN KAPATILMASINI ben "yazı" ile de eleştirdim. Endişemi belirttim. Çünkü buraya daha çok kolej vb.ne gidemeyen ailelerin çocukları gidiyordu... Ve özel ders verme konusu merdiven altına inebilirdi...
Bu konuyu eleştirmek, bu konuda hakkını savunmak elbette normaldir. Ama "camia sınırda" kalmadı...
3- Cemaat, "yolsuzluğu" neden 17 Aralık'tan itibaren gördü?
4- Manşetler, haberler nasıl bir anda Sözcü veya Hürriyet Gazetesi gibi belki CNN TV gibi oldu?
5- Hoşgörü timsali olarak görünen Sn. Gülen ettiği "beddua" gibisini hiç Sn. Ecevit için "28 Şubat Zulmü" vesilesi ile etmiş miydi? (Duymadım.)
Aksine, İLK ŞEFAATİM ECEVİT'e olacak diyen kendisidir. Ayrıca, neticede bir müslüman olan hanım olan Merve Kavakçı'ya, Sn. Ecevit'in nasıl HADDİNİ bildirttiğini hala biliriz. Ama bunlar Sn. Gülen için bir sorun olmadı (öyle anlaşılıyor.) Aksine, İLK ŞEFAATİM ECEVİT'e olacak demişti... Başörtüsü "füruattır" demişti.
6- Başörtüsü "füruattır" demişti. Mesela bu söz için, ya bunu yanlış anlamamak lazım. Bunun şöyle açıklaması olabilir, böyle niyet etmiş olabilir denebilir, dendi de. AMA, BU SÖZ ÖYLE BİR "ZAMAN VE KONJÖNKTÜR" İÇİNDE SÖYLENDİ Kİ, 1000 YIL SÜRECEK 28 ŞUBAT ZULMÜ "desteklenmiş" şeklinde oldu.
7- Siz, Filistin konusunda, İSRAİL'e yada ABD'ye Sn. Gülen'in BEDDUA ettiğini duydunuz mu?
8- Ha, ben şunu isterdim: KEŞKE Sn. Gülen ve çevresi bu bahsettiğimiz tutarsızlıkları yapmasa idi, keşke daha istikametli olsa idi. EN AZ SİZİN KADAR İSTEMEZSEM, "NAMERDİM"...
9- Yol arkadaşı olan Sn. Latif ERDOĞAN neden yolunu ayırmıştır? Hüseyin GÜLERCE neden yolunu ayırmıştır? Gazeteden istifa etmiştir? Said ALPSOY (BUNLAR EN BAŞTAKİ VE ilk akla gelenlerdir)
10- Bir çok görüştüğümüz, bildiğimiz kişilerden kaç yıldır bu cemeatin içinde olan insanların hiç aklı vicdanı mı yok ki ayrıldılar?
11- KİTAPLAR dediniz. Ne yazık ki her şey kitaplarda yazıldığı gibi işlemiyor, icra edilmiyor? Kendisinin bende en az 3 kitabı mevcuttur. Birisi İRŞAD metodu, prensipleri ... hakkında.
O kitaplarda, Ecevit'e ŞEFAAT edilebileceği, Erdoğan'a beddua edilebileceği,
Filistin'e yardım için giden Mavi Marmara için İSRAİL'DEN İZİN ALINMALIYDI, o gemi gitmemeliydi" türünden açıklama yapılabileceği "yazmıyor". Hatta bunun için kitaplar benim için yine değerli...
Son olarak, - çok şey var ama - STV'de Filistinli Müslümanlara, mücahidlere, "terörist" dendiğini esefle biliyorum...
Abdullah Kardeşim, Allah cc hepimize - ve ben önderlik ediyorum diyenlere öncelikle - kendi yolunda gitme gayretini versin...
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre