Her zamanki gibi acaba buradan yiyecek olarak ne bulabilirim umuduyla bir çöplüğün yanına yaklaştım. Tam çöpün kapağını açıp çöpün içindekilere yönelecektim ki –Miyavvv! diyen kedi üstümden sıçrayarak hızla uzaklaştı. Alışkındım bunlara çöplerden neler neler bulmuştum zamanında. Cesetlerden tutun da bol paralı poşetlere kadar neler çıkmıştı karşıma. Artık çöplerde sürpriz görmek istemiyordum. Tek istediğim bugün de karnımı doyuracak bir yiyecek bulmaktı.
Bu sefer emindim; yiyeceğimi bulacaktım, elimi hızla çöpün içine sokuyordum ki uzaktan bir ses işittim. –Hey yy! Çöpçü sen o çöpten beslen. Senin gibiler anca çöpten yemek yerler zaten. Çabuk yemeğini al da git hadi. Mahallemizi daha da pisletme dedi. Bunu söyleyen mahallenin lideri olan bir çocuğa benziyordu. Giyimi kuşamı yerinde kramponları orijinal ve yanında ondan bir farkı olmayan arkadaşları.
Beni küçümsüyorlardı çöpten yemek topluyorum diye. Hayatta hiçbir şey bu kadar ağrıma gitmemişti. Sanki sırtımda 200 kg lık ağırlık taşıyormuş gibiydim. Hızla uzaklaştım o mahalleden. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Yağmur damlaları nasıl dökülüyorsa benim de gözyaşlarım bir bir dökülüyordu.
Hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Midemin açlığı artık karnımı ağrıtmaya başlamıştı. Yiyecek bulmak zorundaydım. Ama bir türlü çöp kutusu bulamıyordum. Sağıma bakıyorum yok, soluma bakıyorum yoktu. Sonra bir baktım bir çöp kutusu daha... Çılgınlar gibi sevinmiştim. Hem de tahmin edin yanında ne gördüm? Tabiki de yenmeyen iki ekmekli poşet bana bakıyordu. Hızlanmıştım çöp kutusuna doğru, adım adım ilerliyordum poşete. Yaklaştım... Artık çok yaklaştım; ellerimin poşete değmesine ramak kalmıştı ki elime birisi hızlıca vurmuştu.
Şaşırmıştım. Ne oluyordu? Kim vurmuştu elime? Yüzümü ekmeklerden bana vuran kişiye çevirdim. Ela gözleri, uzun burunlu ve yeni terleyen bıyıklarıyla sırıtan bir sert yüz ifadesi karşıladı beni. –Sen de kimsin? Fakirlere koyduğumuz ekmekleri nasıl çalmaya çalışırsın dedi. Şaşkın bir yüz ifadesiyle: -Hayır. Ben hırsız değilim. Ben de fakirim. Ben yemeklerimi çöplerden toplar yerim. Daha sert bir bakışla: -Senin gibi sahtekarlara inanacak halim yok. Çek git buradan. İnsanlardan dileniyorsunuz, çalışmıyorsunuz, sonra fakir fukaranın rızkına el koyuyorsunuz. Git hadi buradan! dedi.
Anladım ki bu karşımdaki insan bozmasına da laf anlatamayacaktım. Karnımın ağrısı gitgide artmaya başlamıştı bile. Artık zar zor yürüyordum. İçimde az da olsa bir umut kalmıştı. Beni her yerden atmışlardı belki ama iyi biri çıkacaktı karşıma. Yürüdüm, yürüdüm artık yürüyecek mecalim kalmamıştı derken bir anda önüme bir çöp kutusu daha çıktı. Bulmalıydım. Açlık son raddeye gelmişti. Adımlarımı hızlıca çöp kutusuna doğru yöneltmiştim. Yaklaşıyordum git gide yaklaşıyordum. Önüne gelmiştim. Gözüm dönmüştü. Karşıma ne çıkarsa çıksın bertaraf edecektim o engeli. Elimi çöp kutusunun içine soktum. Bir poşet geldi elime. Poşetten mis gibi kebap kokusu geliyordu. Mutluluktan ağlayacaktım neredeyse. Hemen paketi açtım. Karşımda mis gibi et kokan dürüm adeta beni ye diyordu. Dürümü yemeye başladım. Yavaş yavaş yiyordum. Adeta et damaklarıma yapışmıştı. Ayranımı ferah ferah yudumluyordum. Yemeğimi hiç bitmemesini isteyerek yedim. Uzun zamandır süren açlığım dindirdim.
Sonra poşetten bir not çıktı. Notta: Karnın doydu mu yazıyordu. Şaşırmıştım. Nasıl cevap verecektim bu nota. Bu soruyu kendime sorduktan saniyeler sonra güler yüzlü bir abi geldi yanıma. –Merhaba dedi. –Merhaba abi. –Yemeği beğendin mi? – Evet. Beğendim de siz yemeği yediğimi nereden biliyorsunuz. – Delikanlı yaklaşık bir saattir seni takip ediyorum. – Sen benim oğlumu geçen gün hastaneye getiren delikanlısın öyle değil mi? –Sizin oğlunuz? Çıkaramadım. -Hani araba çarptığında bir arabayı durdurup hastaneye getirmişsin ya. O çocuk işte. –Haa! Evet. Nasıl iyi mi? –İyi iyi. Senden bir isteği var. –Ne istiyor benden?- Senin kardeşin olmanı.
Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açıldı. –Kardeş derken? –Basbayağı bizim ikinci çocuğumuz olmuyor. O sana bir hayat borçlu ve hep kardeş istiyordu. Ama bizim ikinci çocuğumuz olmayınca istediği olmadı. Ama şimdi senin kardeşin olmanı istiyor. –Ben gelemem. Kendinden emin bir şekilde gelirsin dedi ve elimden kaptığı gibi arabaya bindirdi ve sonra onların çocuğu oldum. Şimdi de yaptığım bir mesleğim var ve artık kimsesiz çocuklara bakan bir sosyal kurumda müdürlük yapıyorum. Hayat ne kadar ilginç değil mi?
Bu yazıya 7 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre