Osmanlı'da Eğitim: 1878 – 1908 Arası

"Abdülhamid-i Sani" adlı yazımızda Sultan 2. Abdülhamid Han’ın dönemine kısmen ışık tutmaya çalışmıştık ve sıkıntılı bir dönemde Sultan’ın devleti 33 yıl nasıl ayakta tuttuğunu irdelemiştik. Bundan önceki iki yazımızda da kuruluşundan başlayarak (1299) Tanzimat Dönemi'nin (1878) sonuna kadar “Osmanlı’da Eğitim”i ele almıştık. Bu yazımızda ise Sultan 2. Abdülhamid Han dönemindeki eğitimi ele almaya çalışacağız.

Sultan 2. Abdülhamid Han’ın saltanatı uzun ve sıkıntılarla dolu bir siyasi yaşamın yansıması olarak görülmektedir. Padişah büyük siyasi sorunlarla uğraşırken ülkenin kalkınması ve modernleşmesi için de çaba harcamıştır. Sultan 2. Abdülhamid Han eğitimle yakından ilgilenen bir padişahtır. Yönetimde kaldığı süre içinde eğitimin her alanında yenilikler yaptığı bilinmektedir. Sultan 2. Abdülhamid Han’ın döneminde, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, okullarda dini ilimler ile fen ilimleri beraber okutuluyor, Batı müdahalesinin olumsuz etkilerinden korunmak maksadıyla öğrencilere İslam ahlakı anlatılıyordu. Sultan 2. Abdülhamid’in eğitim anlayışını anlamak için onun şu sözlerini okumakta fayda vardır: “İslamiyet terakkiye (ilerleme) karşı değildir ama hakikî değeri olan şeyler hariçten aşı yapmak suretiyle muvaffak olamaz, içten ve tabiî olmalıdır.”

Batı’daki ilmî ve teknolojik gelişmeleri yakından takip etmiş ve devletin imkânları çerçevesinde bunları anında Osmanlı’ya intikal ettirmiştir. Hatıralarında, Batı’ya nasıl baktığını, onun düşmanlığından korunmak ile ilmî ve teknolojik gelişmişliğinden yararlanmak arasında nasıl bir denge kurduğuyla ilgili şu fikirleri ileri sürmüştür: “Benim korunmak istediğim Avrupa’nın bilgisi değil, Avrupa’nın düşmanlığı idi. Binlerce talebeyi Avrupa’ya göndererek okumalarını ben sağladım. Ben bunlarla iftihar ederim... Avrupa’da ve Amerika’daki teknik terakkiye (ilerlemeye) ben de hayranım ve bu bakımdan onlardan en aşağı bir asır daha geri olduğumuzu kabul ediyorum. Fakat, tahta geçmemden evvelki hal ile bugünkü hal, bitaraf olarak mukayese edilirse ve vaziyetimiz göz önünde tutulursa, tabiî bir inkişaf takip ettiğimiz söylenebilir. Hatta belki de buna hızlı bir inkişaf denilebilir... Garptan gelen bütün yeniliklere düşman olduğumuzu söylemek haksızlık olur.”

Bu dönemde ilkokul vilayetlere yayıldı. Cami yapılan her köye bir ilkokul yaptırıldı. Okulların sayısında çok büyük bir artış gerçekleşti. Kız okullarının sayısı arttı. Hukuk Mektebi, Sanayi-i Nefise Mektebi, Ticaret Mektebi gibi yeni yüksekokulları açıldı. Mülkiye Mektebi modernleştirildi. Sultan 2. Abdülhamid Han, devletin korunmasının kara ordusunun modernleştirilmesi ile sağlanacağına inanıyordu. Bu amaçla kara ordusu subaylarının bir kısmı eğitim görmeleri için Almanya’ya ve diğer yabancı ülkelere gönderildi. Diğerleri ise Osmanlı topraklarındaki askerî okullarda eğitim gördü.

Sultan 2. Abdülhamid Han döneminde en büyük yenilikler ise eğitim alanında yapılmıştır. Öyle ki Cumhuriyeti kuran kadroların çoğu onun zamanında açılmış okullardan yetişmişlerdir. Sultan 2. Abdülhamid Han, Ülkenin sürüklendiği bunalımlardan kurtuluşunun tek çıkar yolunun “nitelikli bir eğitim ordusu” teşkil etmekle sağlanacağına inanıyordu. Askerî, siyasî, ekonomik, bilimsel ve kültürel sahalarda ne kadar parlak zaferler kazanılırsa kazanılsın, bunları kalıcı hale getirip taçlandırmak için sağlam “irfan orduları”nın kurulmasının şart olduğu kanaatindeydi. Daha önceki yazılarımızda bu durumu, devleti ayakta tutan unsurları, şöyle izah etmiştik: Eğitim, Ekonomi, Askeri Güç ve Adalet. Bu dört unsurun en önemlisinin ise eğitimin olduğunu belirtmiştik. Demek ki yanılmamışız, Ecdadımız bunu yüzyıl önce tespit etmiş ve dillendirmiş.

İlk kız okulları Sultan 2. Abdülhamid Han zamanında açılmıştır. Nitekim bilgili bir kişi olan Abdüllatif Subhi Paşa’nın ilk defa bir kız sanat okulu açma teşebbüsünde tereddüt geçirmesi ve titizlenmesi üzerine Sultan 2. Abdülhamid Han: “Sen mektebi aç, ben arkandayım.” diyerek açıktan destek vermiş ve çevresini, daima kızların okuması için ilk adımları atmaya teşvik etmiştir. Bu dönemi ayrıca bu yönü ile eleştirenlere tavsiyemiz bu dönemi bir daha detaylı araştırsınlar.

Sultan 2. Abdülhamid Han döneminde bir önceki dönemlere göre adeta eğitim patlaması daha görünür. Sultan 2. Abdülhamid Han dönemini, eğitim yaygın değildi ve okuma-yazma oranı düşüktü diyerek eleştirenler, istatistiklere baksınlar ve bu döneme denk daha sonra ne zaman okullaşma ve okuma-yazma yaygınlaştı görsünler. 1895’teki verilere göre sadece şu anki Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyordu. Ayrıca yüz bine yakın (97.837) öğrenci bulunuyordu. Tahta geçtiği yıl 250 olan rüştiye sayısı 1909′da 900′e, 6 olan idadi sayısı 109′a çıkmıştır. 1877′de İstanbul’da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905′te 9 bine çıkmıştı. Her yıl ortalama 400 ilkokul açılmıştır ki, bu, Cumhuriyet döneminde bile kırılamamış bir rekordur. İşte Sultan 2. Abdülhamid Han Döneminde açılan okullar ve bazı kurumlar:

Sanayi-i Nefise Mektebi: 1 Ocak 1882 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından kurulmuştur. Bugünkü Güzel Sanatlar Fakültesinin temelidir. Sanayi-i Nefise Mektebi, Paris’te hukuk ve resim öğrenimi görmüş Osman Hamdi Bey’in, 2. Abdülhamid tarafından Sanayi-i Nefise Mektebi Müdürlüğü’ne tayin edilmesiyle resmen kurulmuştur. 1 Ocak 1882′deki bu tayin ile ilk adımları atılan okul, Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okuludur. Kuruluşundaki resmi adı, kuruluş fermanındaki şekliyle Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane ’dir. Okulun adı, resmi yazışmalarda ve dönemin arşiv belgelerinde ise Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi olarak geçer.

Hamidiye Ticaret Mektebi Alisi: 16 Ocak 1883 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından kurulmuştur. Bugünkü İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinin temelidir. Cumhuriyet döneminin başlamasından sonra 1923-1924 ders yılında okul Orta Ticaret Mektebi, Yüksek Ticaret Mektebi ve İstanbul Ulumu Aliye-i Ticarriye Mektebi isimleri ile üç kademeli hale getirilmiş ve İktisat vekaletine bağlanmıştır. 1924-1925 ders yılından itibaren de karma eğitime başlamıştır.

Aşiret Mektebi / Mekteb-i Aşiret-i Hümayun: 21 Eylül 1892 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından kurulmuştur. Arap ve Kürt aşiretlerinin çocuklarına Osmanlı fikriyatını ve ilmini öğretmeyi amaçlamıştır. Mektebe ilk olarak Halep, Bağdat, Suriye, Musul, Basra, Diyarbakır, Trablusgarp vilayetlerinden ve Kudüs, Bingazi ile Zur sancaklarından, kabiliyetli ve muteber ailelerin 12 ile 16 yaş arasından ki çocukları alınmıştır.

Mekteb-i Hukuk: 17 Haziran 1880 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından kurulmuştur. Türkiye’nin en köklü Hukuk Fakültesidir ve bugünkü İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin temelini oluşturmaktadır. 31 Temmuz 1933 tarihinde, 2252 sayılı kanunla Darülfünun ilga edildi ve İstanbul Üniversitesi olarak yeniden örgütlenildi.

Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi: 1893 yılında Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından bugünkü Halkalı Zirâat Mektebi kuruldu. Pâdişâh bir yıl önce kurulan baytar mektebini de buraya alınca okulun adı, Halkalı Zirâat ve Baytar Mekteb-i Âlîsi oldu. 1930-31 yılında Zirâat Yüksek Öğretimi Ankara’da yapılmaya başlayınca, Halkalı Zirâat ve Baytar Mekteb-i Âlîsi, lise seviyesinde öğretim yapan Zirâat Teknisyen Mektebi hâline getirildi. 1967 senesine kadar, bölge zirâat okulu olarak öğretim yapıldı. 1967 yılında aynı seviyede Zirâat Meslek Okuluna çevrildi.

Darülmualliminler / Öğretmen Okulları: 1874 yılında ortaya çıkan ihtiyaç üzerine Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından Darülmuallimin-i İdadi açıldı. 1890 yılında öğretmen okulu Sıbyan, Rüştiye, İdadi ve Âli kısımlarına ayrıldı. Âli kısım ise Fen ve Edebiyat bölümlerine ayrıldı. Bu dört kademeli okulun adı Darülmuallimin-i Âli olarak yeniden düzenlendi. İkinci meşrutiyetin ilanından sonra 1908 yılında politik nedenlerle okula yeni Öğrenciler alınmamış, öğrenciler Darülfünun edebiyatı, riyaziye, tabiyat şubelerine dağıtılmıştır.

Hendese-i Mülkiye Mektebi: 1883 yılında Sultan 2. Abdülhamit Han tarafından kurulmuştur. Mühendishane-i Berr-i Hümayundaki kılıçhanelerden birisi boşaltılıp Hendese-i Mülkiye öğrencilerine tahsis edilmiştir. Kuruluşunda Fransa’daki Ecole Ponts et chaussées (Köprü ve Yol Mektebi) örnek alınmıştır. Ancak daha sonra Fransız sistemi terk edilmiş ve Alman sistemine geçilmiştir. Hendese-i Mülkiye önceleri askeriyeye bağlıydı, fakat daha sonra askeriyeden ayrılıp Bayındırlık Bakanlığına bağlanmıştır. Adı da Mühendis Mektebi olarak değiştirilmiştir (1909).

Evet, yukarıda irdelemeye çalıştığımız eğitim döneminde Sultan Abdülhamid Han damga vurmuş gibidir. O eğitime önem veren birisydi. O’nu eğitim karşıtı, baskıcı, gerici olarak görenler, O’nu anlamaktan uzak olanlardır. “Abdülhamid-i Sani” adlı yazmızda da belirtiğimiz gibi, O “Kızıl Sultan” değil, “ULU HAKAN CENNET MEKAN SULTAN 2. ABDÜLHAMİD HAN”dı. O’nu Rahmetle anıyorum...

Bir sonraki yazımızda Meşrutiyet dönemi (1908 – 1918) eğitim sistemini ele almaya çalışacağız...

Bu arada sormak istiyorum yazılarımız faydalı oluyor mu acaba? Saygılarımlar...