Çığlık dolusu bir kabusla uyanmıştım
gecenin zifiri karanlığının ortasına
memleketim yanıyordu
önce yer altı sonra yer üstü yerinden oynuyordu
sıra gökyüzüne mi gelmişti diye korkuyordum
insanlarımın göz yaşı dinmek bilmiyordu
nasıl bir dünyaydı bu
yaşamak için fazla karanlıktı besbelli
oysa anımsıyorum da hatıralarımız masmaviydi
çocuktuk
zeytin ağaçlarının tepesine çıkar
oyunlar oynardık
anne-babalarımız zeytin toplardı
soframızdan hiç eksik olmazdı
nereden bilebilirdik ki
bir gün tutunduğumuz dalı keseceklerini
güvercinin ağzındaki zeytine bile el uzatacaklarını
belki de hiç büyümemeliydik
o günler nasıl da güzeldi
babalar toprak olmamıştı
ağaçların gölgesi henüz üstümüzdeydi
nasıl sevilir ki şimdi bu devir
annelerin acılarını ne dindirir
çocukların anıları nasıl renklenir
güzel ülkemi ise ne kurtarır...
Bu yazıya 7 yorum yapıldı.
Bu arada Abdullah Bey sizin marifetiniz olan nedir anlayamadım ama :))
Büyüdük kapalı bir kutudayız içi kapkaranlık..."
hissiyatının doruk noktasına çıkmışsın teşekkürler şiirin için..
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre