Bir babanın kollarında öldürülen çocuğuna nasıl sarıldığını gördünüz mü? O çaresizliği hissettiniz mi? Kendi acılarınızın öyle bir acının karşısında okyanusta damla olduğunu fark edipte utandınız mı? Ben utandım… Dilini anlamıyordum. Çok da bir önemi yoktu ya zaten. Acıların dili birdi, yeterdi onu anlamaya. Bırakamıyordu kızını veda edemiyordu bir türlü. 'O daha çok küçük.' diyordu.
Hani kızların ilk aşkı olur ya babaları, o da öyleydi. Şimdi nasıl olur da aşkı onu bırakıp giderdi hem de üç yaşında. Yoktu böyle bir acı yürekleri kor eden. Sonra fark ediyorum ki annesi de yok yanında. Belki onu da kaybetmişti, böyle kalleş bir kurşunla. Son kez bakıyor gül yüzlü kızına, canının canına. Bal rengi gözler gri, gül rengi teni beyaz, sıcacık elleri buz gibi olsa da kazıyor aklına. Sonra temizliyor gül tenindeki kanı, öpüyor öpmelere doyamadığı kızını ve "bekle" diyor kızına "bekle cennet kapılarında ilk aşkın babanı."
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre