–Şaban oğlum doğum günün kutlu olsun. –Sağ olun hocam. –Boynundaki de doğum günü hediyen herhalde. –Evet hocam. Arkadaşlar düşünmüşler bana bunu layık görmüşler. –O çan değil mi? –Evet. –Onu ineklere takmıyorlar mıydı? –Evet. –Belli ki arkadaşların sana şaka yapmak istemişler.
Bu sahne ve binlerce çekilmiş film, karakter, hikâye. Türk sinemasının altın çağını yaşattılar bize. Onların filmleriyle büyüdük. Onların başına gelenler ile güldük, ağladık, coştuk, acı çektik. Bugün önüme herhangi bir Yeşilçam filmi koysanız bıkmadan gene izlerim. Neden izlersin diyeceksiniz? Bir insan bir filmi en fazla kaç kere izleyebilir? Ama Yeşilçam filmlerinde ayrı bir nokta var. Bu güzel insanlar o kadar saf, temiz, parıltılı, samimi hikâyeler anlatmış ki hepimizin yüreğine işlemiş.
Hepimiz yılları eskiten bu filmleri doyasıya izliyoruz. Yetmiyor bir daha izliyoruz. Yetmiyor bir daha. Neden izliyoruz? Çünkü sinemanın ustalarının bir arada boy gösterdiği bir devri geride bıraktık. Hepsi bize hayatın içinden kesitler sunmaya çalıştılar. Yaşadıklarına bizi ortak ettiler. Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Tarık Akan, Şener Şen, Münir Özkul, İlyas Salman, Metin Akpınar, Zeki Alasya ve daha nice binlerce sayamadığım değerli isimler.
Bize Şaban'ı, Güdük Necmi'yi, Yakışılı Ferit'i ve Mahmut Hoca'yı anlattılar. Bize birlik olmayı, dürüstlüğü, karakter sahibi olmayı, sevmenin getirdiği erdemi, aşkın en safını anlattılar. Bir insana bakıldığı zaman onun dolu tarafına bakmayı öğütlediler. Bize sinemanın altın devrini yaşattılar. Hani filmleri beyaz pere üzerinde izleriz ya. Bize beyaz perdeden değil ALTIN PERDEDEN film izletmeyi öğrettiler. Türk sinemasının 100. Yılı kutlu olsun. Şimdi arayıp da bulamadığımız bu değerleri aktaran bütün büyük ustalara da buradan selam olsun.
Bu yazıya 1 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre