Nefret ağırdır. Isırgan otları, sarmaşık ve dikenlerle kaplı bir yola benzer. Yol alırken yaralanırsınız. Kanarsınız… Canınız yanar. Bu somut bir örnek. Maalesef nefret bizi dıştan saran değil içten zehirleyen bir duygu. Vücut yara aldığı zaman iyileşir ama ruh yara aldığı takdirde kabuk bağlaması zordur. Nefret insanı içten içe mahveden bir şeydir. O yüzdendir ki kin tutan, nefret duygusunu sonuna kadar yaşayan insanlar daha çabuk veda ederler hayata.
Baş edilmesi güç olan bu duygu bir savunma şekli değildir, aslında tam tersi bir korkudur. İnsanlardan korkarcasına kaçıştır… Nefret eden insan duvarlar örer başkalarıyla arasına, üstelik o duvarların aşılması imkanızdır. Aşmaya çalışanlar pes ederler, yorulurlar çünkü. Ruhu zedelenmiş bir insana yaklaşmak yorar insanı. Gözleri nefretle bakan bir arkadaşınızın veya tanıdığınızın olduğunu düşünsenize. Sizin de canınız acır öyle değil mi? Nefret eden için de zor nefret edilen için de... Kindar bir insan nefretin verdiği o ağır yükü taşıyamaz, bir süre sonra kurbanına teslim etmek ister bu duyguyu. Öyle bir nefretle bakar ki karşısındakinin gözlerine, zehrini akıtır sanki. Sonra duygular eşitlenir.
Nefret nefreti getirirken insanlar birbirlerinden uzaklaşır, gider. Çünkü nefret ağırdır; hiç kimse taşıyamaz tek başına, nefreti aralarında paylaşıp kaçarlar.
Bu yazıya 6 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre