Walker arkadaşlarıyla birlikte balon turu yapıyordu. Birden bire balon patlamıştı ve sert bir şekilde yere düştüler. Walker bayılmıştı.
Daha sonra uyandı. Kısık gözlerle etrafa bakmaya çalışıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken yavaşça belini doğrulttu. Ayağa kalkmaya çalışıyordu ancak ayağındaki dayanılmaz acı buna izin vermiyordu. Üstünde bir halsizlik ve yorgunluk vardı. Etrafını kısık gözleriyle gözlemlemeye başlamıştı. Çevrede kuş sesleri, böcek sesleri ve ağaçlar vardı. Ormana düştüğünü anlamıştı.
Arkasına döndüğünde arkadaşlarının yerde hareketsizce uzandığını gördü. Elleriyle yerden destek alarak onların yanına gitmek için çabalıyordu. Onların yanına gittiğinde nabızlarını teker teker kontrol etmeye başladı. Ne yazık ki hepsi ölmüştü. Çıldırmışçasına ağlamaya başladı. Çok çaresizdi. Ne yapacağını bilmiyordu.
Daha sonrasında bir çantanın yan cebinde suluk gördü. İçini açtığında boş olduğunu gördü. Ne yapacaktı. Çok susamıştı. Bitkin bir haldeydi. Ağaçtan tutunarak zar zor ayağa kalktı. Yürümeye çalıştı. Arkadaşlarının birer birer çantalarını kontrol etti. Ama ne su ne de yiyecek bir şey bulabiliyordu. Boğazı kurumuştu ve yutkunamıyordu. Bağırmak istiyordu ama bağıramıyordu. Boğazı çok kurumuştu.
Çaresizce ağacın dibinde otururken birden gözü balonun içindeki bir dilim ekmeğe takıldı. Hemen ekmeği alarak poşetini parçayalayıp sanki daha öncesinde hiç ekmek yememiş gibi ekmeği iştahlıca yedi. Ama yetmemişti. Karnı hala çok açtı. Ayağı birazcık da olsa geçmişti. Kulağına birden suyun şırıltı sesleri takıldı. Sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı.
Çalılıkların arasından hızlıca geçmeye başladı. Elleriyle çalılıkların arasını açarken bir yandan da yürümeye çalışıyordu. Heyecandan ellerine batan dikenleri fark etmiyordu bile. Dalgalı saçları hep örümcek ağı olmuştu. Bu onu yıldırmıyordu. Süratli bir şekilde ilerlemeye devam etti. Yolun sonuna vardığında önünde duru bir nehir uzanıyordu. Hızlıca nehrin yanına gitti. Diz çöktüğünde pantolonun dizleri hep çamur olmuştu. Nehirden hem su içiyor hem de elini ve yüzünü yıkıyordu. Bir süre nehrin yanında dinlendikten sonra tekrar kaza yaptığı yere geri döndü.
Daha sonra ne yapacağını düşünmeye başladı. Belirsiz düşünceler arasında gidip geliyordu. Arkadaşlarının çantalarına tekrar baktı. Bir arkadaşının çantasından sustalı bir bıçak çıkmıştı. Onu alarak işine yarayabileceğini düşündü ve arka cebine koydu. Arkadaşlarına hala ne yapacağını bilmiyordu. Balonun içinde uzun bir halat gördü. Aklına bir fikir gelmişti. Balondan kare şeklinde cesedin sığacağı ölçüde cebinden çıkardığı bıçakla bir parça kesti. Dört köşesinden delik açtı. Halatları o deliklerden geçirdi. En yakın arkadaşı olan Tommy’i koydu. Halatın ucundan çektiğinde parça ikiye katlanmıştı. Bir aksiliğin çıkmaması işine yaramıştı. Hem arkadaşını çekiyordu hem de gözlerinden yaşlar akıyordu.
Nehre vardığında cesedi bırakmak için halatları çözdü. Arkadaşının kolundan çekerek nehrin kenarına sürükledi. Ona son bir kez bakarak geçmişteki yaşadıklarını hatırladı. Hayatı boyunca çok sevdiği arkadaşını nehre nasıl bırakacaktı. İçine sığmıyordu. Güneş yavaş yavaş gökyüzünden kaybolmaya başladı. Artık zamanı gelmişti. En yakın arkadaşını sırtüstü nehrin üstüne bıraktı.
Daha sonra diğer arkadaşı olan Danny’i parçanın üstüne koyarak halatları yeniden bağladı. Aynı şekilde halat’ın ucundan çekerek nehre varmıştı. Çaresizce arkadaşına bakıp onu kolundan tutarak nehrin yanına sürükledi. Gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Danny’i parçadan alarak nehre sırtüstü bırakıp hemen oradan uzaklaştı.
Kaza yaptıkları yere geri döndü. Ağacın dibine oturarak düşünmeye başladı. Bütün bu olanlar da neyin nesiydi. Kafasını bu düşünceyle meşgul etti. Ayağa kalkarak derin bir nefes aldı. Kendine gelmeye çalışıyordu. Gözü bir anda ağacın oradaki uzun ve kalın bir sopaya ilişti. O sopayı alarak bıçağı ile ucunu sivriltti. Buradan kurtulmak için çetin bir yürüyüşe çıkmaya karar verdi. Sırt çantasını alıp ormana doğru yürümeye başladı.
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Devamını bekliyoruz :)
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre