Tuttuğu şey çıngıraklı yılandı. Ona korku içinde bakıyordu. Yılan ise ona tıslıyordu. Sert bir şekilde yılanı aşağıya attı. Yılan hızlıca kayboldu ortadan. Yılan ısırmadığı için kendini çok şanslı hissediyordu.
Sonra ağaçtan inerek Hindistan cevizlerini teker teker sırt çantasına koydu. Sopasını alıp tekrar yola koyuldu. Bu ormanda başka neler var diye düşünmeye başladı. Güneş gökyüzünden yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı. Gece nerede yatacaktı. Çadır yapmayı düşündü. Ama nasıl? Hiçbir malzeme yokken nasıl çadır kuracaktı. Düşünceler içini yakıyordu adeta. Gece orman çok tehlikeli olabilirdi. Düşünmeye başladı. Çadır yapmaktan vazgeçmişti. Kapalı alan bulmak için etrafa bakmaya başladı. Çatı şeklinde kaya yatay biçiminde durduğunu görmüştü. Onun altında geceyi geçirebilirdi. Etrafı açık olduğundan tehlikeli olabilirdi. Geceyi oturup ve düşünerek geçirecekti. Kaya parçasının altına geçerek evinde olduğu günleri düşündü. Babasını, annesini ve kız kardeşini düşünüyordu. Onları çok özlemişti ve gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Hayatın, evindeyken ona çok kolay geldiğini anlamıştı. Çalışmıyordu ve sefa sürüyordu. Annesi ve babası ona hiçbir zaman cefa çektirmemişti. Garajdaki arabaları aklına gelmişti. Yüzünde bir tebessüm vardı. Ormandaki hayvanların hayatlarından hiçbir farkı yoktu. Hayatı yemek, eğlence ve tuvaletten ibaretti. Buradan kurtulursa eve döndüğünde bambaşka bir insan olmaya karar vermişti. İş hayatına atılıp olgun insan olmayı çabalayacağına kendine söz vermişti.
Ormanın derinliklerinden bir ses duydu. Odunların çatırtı sesi idi. Baykuş gibi gözlerini ormanın derinliklerine çevirdi. Kalp atışlarını adeta duymaya başlamıştı. Korkmaya başlamıştı. Ormanın derinlikleri zifiri karanlık olduğu için hiçbir şey gözükmüyordu. Sopasını eline alarak kendini güvenli hissettirmeye başladı. Yavaş yavaş sesler yakınlaşmaya başlamıştı. Kalp atışları iyice hızlı atmaya başladı. Karanlıktan bir çift kırmızı renkte göz gördü. Korkudan teni sapsarı kesilmişti. Ama bu ne olabilirdi ki diye düşünürken bu varlık bütün bedeniyle karşısına çıkıp hırlamaya başlamıştı. Bu bir kurttu. Walker’ın eli ayağına dolanmıştı ne yapacağını bilmiyordu. Sopasını o kadar sıkı tutmuştu ki eli ağrımaya başlamıştı. Kurt yavaş yavaş yanına geliyordu. Hem sarı dişlerini gösterip hem de hırlıyordu. Walker sopasının sivri tarafını kurda çevirdi. Kurtla savaşmaktan başka çaresi yoktu. Derin nefes alması onun daha iyi düşünmesine sebep oldu. Cebinden bıçağını çıkararak yere bıraktı ve kurdun karşısında cesurca duruyordu. Onun için iki seçenek vardı. Ya ölüm ya hayat…
Sonrasında kurt üstüne doğru zıpladı ve havadayken sopasının sivri tarafını sert bir şekilde kurdun tam karın bölgesini sapladı. Kurt acı ile yere düşmüştü. Sopasını kurdun karnından çekti. Kurt acı çekerek sesler çıkarıyordu. Kurdun yüzüne eğilerek şöyle dedi:
-Merak etme acı çekmeyeceksin.
Dedi ve sonra kurdun boğazını bıçağı ile kesti. Eli ve elbiseleri kurdun kanıyla adeta boyanmıştı. Bu çetin hayatta yaşaması için bir hayvanı öldürmüştü. Bunu nasıl yaptığını düşündü. Böyle biri değildi çünkü. Hayvanları çok sever hatta orman’a düşmeden önceki hayatında evinde 3 farklı hayvan besliyordu. Yılda bir hayvanat bahçesine giderdi. Hatta hayvanları koruma derneklerine üye olmayı düşünmüştü. Ama hayatta kalabilmesi için bazı şeylerin feda edebilmesi gerektiğini anlamıştı. Bu ormanda acımasız ve korkusuz olmak gerektiğini düşündü. Kurda baktı ve cesedini nereye koyacağını düşündü.
Her yer karanlık ve ayın ışığı yetmiyordu. Kurdun cesedini altında durduğu kaya parçasının arkasına attı ve gündüz olunca ne yapacağına karar verecekti. Uyku o kadar bastırmıştı ki göz kapaklarını açamıyordu ve uykuya daldı.
Gözlerini aydınlığa yavaş yavaş açılıyordu. Uyuduğunu fark etmişti hemen silkinerek ayağa kalktı. Ormanda uyumuştu. Bunu nasıl yapmıştı? Uyku anında bir hayvan saldırabilirdi. Hayvan saldırmadığına şükretmişti. Hemen kurda bakmak için kayanın arkasına baktı ve kurt yoktu. Ama nasıl olurdu böyle şey. Kim almış olabilirdi. Arkasından gelen sese döndü ve korkmuş bir şekilde bağırdı:
-Lanet olsun, nasıl bir yere düştüm ben!
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre