Sultan 2. Abdülhamid Han, huzuruna kabul ettiği bir elçiye soruyor:
- Ekselans, sizi gözüm bir yerden ısırıyor...
- Görmüş olabileceğinizi zannetmiyorum Haşmet Meap, belki yarım asırdan beri memleketinize ayak basmış değilim.
- Demek yarım asır evvel buradaydınız.
- Evet, Haşmet Meap. Babam, Muhterem pederiniz Abdülmecid Han devrinde sefarethanenin birinci katibiydi. Birgün elçilik heyetiyle birlikte huzur-u şahaneye kabul edildiğimiz zaman ben de babamın yanındadım ve dokuz yaşlarında bir çocuktum.
- Tamam ben o zaman 10 yaşlarındaydım ve kafes arkasından elçilik heyetini seyrediyordum, demek o zamandan sizi hatırlıyorum.
Avrupalı bir yazar şunları anlatır: "Paris'te geniş bilgisi ve zekasıyla kendisine düşen vazifeyi yaptı. Orada hislerini gizlemeyi bilen bu genç adamın her şeyle ilgilendiği ve bunlar hakkında esaslı bilgiler aldığı kimsenin gözünden kaçmamıştı. Aradan 30 sene geçmesine rağmen 2. Abdülhamid Han Paris'te gezdiği caddeleri ve kendisine takdim edilen subayların isimlerini hatırlıyordu. Sultan 2. Abdülhamid Han o zaman 17 yaşlarındaydı.
İşte Sultan 2. Abdülhamid Han böylesi bir zekayla, Şehzadeliği devrinden başlayan Avrupa basınını bile kapsayan kapsamlı araştırmasıyla, o dillere destan siyasi dehasını kazanmış ve hasta adam diye tabir edilen Devlet-i Aliyye'nin ömrünü 33 yıl uzatmıştır...
Bu yazıya 5 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre