Sis

'Son'dan daha zor kelimeler var bu hayatta; 'başlamak' gibi. Fakat bilirim ki yüreğe yol düşmüşse ve bu bir kader olmuşsa, yazmak düşer. Yazmak sonu getirir, sonlarsa yeni başlangıçları... Ve tam da bu noktada, bazen öyle bir yere geliriz ki; "Tamam işte duamı yaşıyorum." diyecek olursun. Fakat tam şükredeceğin an o beklediğin cevabın yine gerçekleşmediğini fark eder, hamdedersin. Çünkü bilirsin ki mubahtır sana;  sabırla çekilen tespih misali beklemek. Vuslata hasret kalırsın, hatta şairin dediği gibi öyle hasretler çekersin ki; adam gibi hasretleri özlersin sonunda. O halde bu hakikatle nasıl baş edeceğiz? Ne yapmalı da ruha perde olan sisleri dağıtıp, vuslata ermeli? Hani demiş ya Necip Fazıl; "Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar…" Yani beklemek ki; manası o kadar derin, hakikati ise zaman ve kader olan bir imtihan… O halde çaresi dua ile beklemek olabilir ve tevekkül… Belki de yaşanmışların ötesinde yeni bir hükme ihtiyacımız var, belki sadece biraz zaman…