Bırak işini gücünü bi' kenara, gel sen de ortak ol şu his paylaşımına arkadaş. İki kelam edeceğim... Oturmuş boş boş düşünürken aklıma geldi. 'Senin aklına boş boş dururken gelen şeyi mi okuyacağız' deme hemen, dinle önce. 'Ne kadar kendimiziz acaba?' diye geçirdim de az önce içimden... Sahi, ne kadar kendimiziz? Olduğumuz kişi miyiz gerçekten? Ya da olmak istediğimiz..?
'Desinler' diye yaptıklarımız, ya da 'demesinler' diye kaçındıklarımız... Bi' düşün Allah aşkına; 'ne kadar biziz?'. Aha tam da şimdi aklıma, uzun zaman önce birinin anlattıkları geldi:
Zamanın gençleri, aşık olduğunu sanıyorlar tanıştıkları kişilere. Halbuki tanıştığını sandığı kişiler bambaşka insanlar; tıpkı kendileri gibi... 'Aman canım üzülmesin', 'aman cicim sıkılmasın' gerekçelerinin ardına saklıyor herkes kişiliğini. Ondan sonra evlilik ya da birliklerinin üstünden biraz zaman geçince 'çok değiştin sen' nidâları arasında ayrılıklar başlıyor. Takip eden tramvalar da cabası... Halbuki o hiç değişmedi. Sen de aynıydın. Yalnızca, kimliklerinizi maskeler ardına saklamıştınız kendinizce masum görünen nedenlerden dolayı.
Bu sözler, belki de kısmen veya tamamen hepimizin hayatının özeti ya da kesiti değil mi? Kaç kişi var acaba "Ben hiç 'desinler' ya da 'demesinler' diye kendimden ödün vermedim" diyebilecek...
Okulda Yasin'in Amerikan tarzı kestirdiği saçına, Özlem'in eteğine, Mehmet'in ingiliz paça pantolonuna ya da Merve'nin makyajına özenmedik mi hep birlikte? Halbuki ilk gördüğümüzde 'ne biçim saç bu, tipe bak', 'şu eteğin rengine bak kız', 'kadın taytı gibi pantolon mu olur oğlum' ya da 'bizim evin duvarında bu kadar boya yok' dememiş miydik?
Dinlemedik mi klasik müzik ya da hiphop şarkıları? Metal, hatta heavy metal şarkıları yalnızca 'uyum sağlamak' için kulağımıza takmadık mı, hem de hiç sevmiyor oluşumuza rağmen zorla sevdirmeye çalışmadık mı kendimize... Sonradan 'ne safmışım', 'amma aptalmışım' diyeceğimiz çok şey yapmadık mı zamanında?
Bu soruların cevabı 'evet'se; bugün, günü geldiğinde 'aptalca' diyeceğimiz çok şey yapmadığımızı kim söyleyebilir?
Şu sitede bile ayrıldığı aşığı görsün diye yazan kim bilir kaç kişi vardır...
'Desinler', 'demesinler', 'görsünler' diye yapılanlar... Kabul edelim; bir nevi, boynumuzdaki ipin yarıçapı nispetinde kendimiz olabiliyoruz. O ölçüde özgürüz. O kadar kendimiziz. 'Bana biraz kendinden bahsetsene' sorusuna verdiğimiz cevap, o oranda doğru. Belki biz bile unuttuk kim olduğumuzu. Ya da hiç öğreneme şansına sahip olamadık bile...
İşte bu yüzden bilinmezlik güzel şey. En azından burası için... Aile, arkadaş, eş-dost bilmeden; bi' gören, duyan olmadan yazmak... İçinden geçeni, daha kurumadan mürekkebi, kağıda dökmek için güzel bi' şans. Zira mesaj vermek isteyen çok. 'Ağzı olanın konuştuğu' o devri geride bırakalı çok oldu. Şimdi herkes yazıyor. Okuyanların günden güne azaldığı devirde, 'ben de mesaj vermeliyim' kaygısı olmadan, 'desinler' diye yazmadan işe koyulmaya ne dersin? Belki acı, belki tatlı sonuçlarla karşılaşacaksın. Ama denemeye değmez mi?
Bir defa olsun kendimiz olsak... He, ne dersin?
Bu yazıya 6 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre