”İnsanları tanıdıkça seveceksin yalnızlığını.” demiş ya üstad
Dili kanlı kalabalıklardan sıyrılıp
Atıyorum kendimi yalnızlığın kıyısına
Bir bardak yalnızlığın içinde demlenirken düşüncelerim
Bir kaşık sevdaya, bir kaşık mutluluğa hasretim..
Anlatamadığım bir döngü var içimde
Öylesine saklı öylesine gizli
Kaybolan bir kimlik
Kaybolan bir sevgili
Ve kaybolan varoluşun hikayesi
Bu sessizliğin ikliminde
Bir çığlık üflüyorum
Hüznün esaretine
Dışarıda kar yağıyor
Kar tanelerini incitmeden yazmaya çalışıyorum
O sıcacık soğukluğunu..
Her gün biraz daha boğuluyorum işte
Yorgunluktan mı, yokluğundan mı
Bilmiyorum..
Sahi bizi alacak olan gemi hangi çölde kaldı?
Hangi imkansızlığa saplandı?
Sorular.. sorular.. beni benden çaldı..
Dayanamadım
Çaldım zamanın kapısını
Daha önce yaşanmamış bir cesaret ve korkuyla
Oturup akrep ve yelkovanın karşısına
Seni sordum zamanın acı sofrasında
Cevap dünden geldi
Kırıldım kendime
Geçmiş nasıl silinirdi ki
Zamanın kalın defterinde?
Ya ben nasıl bakardım ki senin yüzüne?
Eyvah ki ne Eyvah!..
Yine düştüm dipsiz bir kuyuya
Burası karanlık burası korkutucu..
Burası çaresizliğin hükmü
Yardım et Allah aşkına..
Bekliyorum
Bir umut için çırpınırken gökyüzünde
Yokluğuna karşın hazırız biz yeni güne
Ama ey sevilen yeni günde
Gelip de varlığınla bizi imtihan etme..
Bu yazıya 6 yorum yapıldı.
Zamanın kalın defterinde?
Ya ben nasıl bakardım ki senin yüzüne?
Önemli olan o kalın defterle yaşamaya çalışmak, geçmişle yaşamaya alışmak değil midir
Kimsenin kendisine verilen hayattan başka yeni bir sayfa açmaya gücü yetmez zirâ. Omzuna taşıyamayacağın yük yüklemez ALLAH. Kalemine yüreğine sağlık..
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre