Boyhood filmi Amerika'da daha yeni gösterime girdiğinde oradan çok sevdiğim bir arkadaşımdan e-mail aldım. Bu filmi görmelisin diyordu. Film hakkında hemen birkaç araştırma yaptım. Bir çocuğun 6 yaşından 18 yaşına kadar olan hayatını anlatıyordu. Evet, esneme seslerini duyar gibiyim. Aslında şimdi bu yazıyı okuyan çoğu insanın aksine konuyu okuyunca biraz heyecanlanmıştım. İlginç bir şey çıkabilirdi ortaya. Daha sonra dünyanın ileri gelen eleştirmenlerinin film hakkındaki kritiklerini okudum. Son 20 yılın drama başyapıtı diyorlardı ki iyi drama filmlerini çok severim. Filmi izlemeye karar verdim.
O gün İstanbul'da bir arkadaşımın evindeydim. Saat 3'te filme başladım. Bittiğinde 6 gibiydi. Film bitince şuna sevindim: "Dünyada hala sanat ve estetik marjinal bir müessese. Hala saklı kalmış estetikler var ve onları arayan ve ancak onların değerini bilebilecek, anlayabilecek olanlar tarafından keşfedilmeyi bekliyor." Peki ya Boyhood bunlardan biri mi? Kesinlikle HAYIR! Açıkçası eleştirmenler tarafından Boyhood'un -12 yılda çekilmiş olmasından ve aynı sanatçıların kullanılmasından dolayı- şişirilip, yüceltilip seyircinin beğenisine sunulması ve bu kadar çok konuşulması ancak filmden, kültür ve sanattan anlamayan bir kitle bu filme çamur atabilir tabusunun zeminini hazırlamış oldu.
Filme değil de, filme harcanan yıla ve emeğe göre değerlendirerek eleştirilen bu yapıt bana bir kez daha insanların diğer insanlara üst düzey sanat ve estetik bakış açılarının olduğunu kanıtlama adına ne denli kendi düşüncelerini söylemekten sakındığının farkına vardırdı. Filmle ilgili yazılan eleştirileri okumanızı öneririm. Daha sonra filmi izlediğinizde güleceksiniz belki de. Bu kadar üstü kapalı ağır konuştuktan ve eleştirmen tabularını eleştirdikten sonra "Nasıl bir film bu yahu?" dediğinizi duyar gibiyim. O zaman size biraz filmden bahsedeyim.
Hiçbir derinliği olmayan, sanki el kamerasıyla bir ailenin hayatını 12 sene çekmişler gibi. Bu kadar sığ, suni ve başarısız, hikayesi olmayan bir film bari oyunculuktan kurtarır diyorsunuz ama öz babaları hariç oyunculuktan nasibin almış bir insan yok. Hele ki başrol sadece tek bir surat ifadesi yapabiliyor. Filmde sanki yarı sarhoş geziyor. Bu da yetmezmiş gibi o kadar çok klişeye maruz kalıyorsunuz ki... Mesela disiplin manyağı bir üvey babanın filmde kullanılması hiç alışılagelmiş bir şey değil herhalde(!) Veya çocuğun ergenliğe girdikten sonra küpe takması ve eski kafa üvey babası tarafından kabul görmemesi. Bir de kız kardeşi var. Filme tek katkısı büyümek.
Bir filmi film yapan hiçbir şey ortada yok çünkü filmde olay örgüsü yok. Bir hiçlik hezeyanı. Film kendi nihilizmi ile övünüyor ve buna sanat adı veriliyor. Açıkçası bu yapıta anti-film de denebilir. Sadece yapımı on iki sene aldı diye herkesten tam not alan ve eleştirmenler tarafından bakış açıları manipüle edilen filmi zorla sevmeye ve övmeye mahkum bırakılan bir seyirci ve basın kitlesi yaratan bir film. Film başladığında çocuk altı yaşında bittiğinde ise üniversiteye yeni başlıyor. Arada geçen zamanda çocuk sadece büyüyor. Eleştirmenler filme hayatın ta kendisi diyor. Peki bu iyi bir şey mi sizce? Hayatın ta kendisi deyince iyi olduğunu düşünebilirsiniz fakat şöyle anlatayım sizi uyurken kameraya çekseler ve bir sinema salonunda film diye yayınlasalar bu hayatın ta kendisi olmaz mıydı? Bal gibi de olurdu. Belki de bu filmden daha eğlenceli olurdu orası ayrı konu. Bir arkadaşım filmi izlemekte ısrar etmişti. Spoiler vermemem için uyardığında aklıma geldi ki spoiler vermek için bir şey olması gerekir. O bile noksan. Kısacası uzak durun. Film hakkında birkaç eleştiri okuyup 17-25 yaş aralığında sırf entel sınıfına dahil olduğunu göstermek için filmi övenler olabilir. Emin olun bunlar sıkıntıdan patlasalar bile sırf "izledim ve mükemmeldi" diyebilmek için Yurttaş Kane ve Bisiklet Hırsızları'na kendilerince katlanan öz saygısı olmayan insanlardır.
Dürüst olmak gerekirse bu film ile ilgili yazı yazmaya asla yeltenmezdim fakat o kadar yere göğe çıkartılıp laf ettirilmeyen bir yapıt haline dönüşünce, hele ki bilmem kaç dalda Oscar adayı olunca yazma zorunluluğu hissettim. Eğer sizi bir eleştiri olarak tatmin ettiyse bu yazı size tavsiyem dünyaca ünlü eleştirmenlerin istisnasız tam puan verdiği bir filme kesinlikle temkinli yaklaşmanız olacaktır. Ama ben "Boyhood"un beğenilmesinden memnunum. Ağza sakız olmasından memnunum. İlk paragrafta belirttiğim gibi, bu gibi filmler parlayıp gündemi meşgul ettikçe gerçek sanat eserleri ancak onları arayanların ve hak edenlerin gündeminde olacak. Sanat sanat içindir...
Sağlıcakla kalın...
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre