Kukla

 

Bir kukla gibi bağlıyken kolun bacağın,

İraden ömür boyu mapus yediyse,

Aynı gün dar ağacında astılarsa özgürlüğünü,

Ruhunu evcilleştirip, benliğini gömdülerse toprağa,

Düşüncelerin yetim bırakıldıysa,

Sahip, vicdanını kaybetmiş bir insansa,

Aklını kötülüğün rotasına çizmişken

Seni de peşinde sürüklüyorsa,

Kalbinden akan bir damla yaş ve bedenindeki gülümseme

Aslında olmak istemediğin bir kişi gibi hareket ederken,

Vicdanın çölünde bir balık gibi çırpınırken,

Buna engel olamamak ne acı.

Yönetilmenin tek kanun olduğu bu hayatı yaşarken,

Tek kaldığında hayallerle dolu o masum dünyanın kapısını araladığında,

Aslında mutluluğun var olduğunu sezmek,

Ya da hissetmek...

Böle düşünüyordu tahtadan yapılmış ama dünyanın en temiz kalbine sahip kukla.

Etle bürünmüş insan görünüşlü mahlukat tarafından yönetilmenin ezikliğini yaşarken,

Her günün sonunda istemeden de olsa yaptığı yanlışların acısını yaşamaya devam ediyordu.

Zaman engel tanımadan hızlıca akarken, günün birinde içinden geçenleri o kadar derinden hissetti ki,

Adeta duvarlarda yankılandı sesi.

Tesadüfen gösteriyi izlemeye gelen ufak bir çocuk duydu o acımtırak seslenişi.

Ve yöneldi hiç durmadan sesin kaynağına,

Yuvarlak bir masa üstünde duran yarı boyalı ve giydirilmiş kuklaya doğru.

Çok şaşırmıştı çocuk, bunun mümkün olamayacağını düşünmüştü.

Ardından odadan çıkarak salondaki yerini aldı.

Gösteri başlamadan önce, sahip sahne için son hazırlıkları yaptı.

Senaryolarda hep kötülüğün hakim kılındığı bir dünya anlatıyordu,

Baş rolde ise hüzünlü kukla yer alıyordu.

Oyun başladıktan bir süre sonra kalemle çizilmiş gülen surat,

Küçük çocuğun gözünde hüzünlü bir sıfata dönüşmüştü.

Ruhun hissiyatı tahtadan bedeni ete bürürken, sahnedeki mucizeyi sadece çocuk görebiliyordu.

Gördükleri karşısında şaşkına dönen küçük çocuk kuklayla göz göze geldi.

Kuklanın yaşadığı acıyı bedeninde hissetti ve acıya dayanamayıp bayılıverdi.

Gözlerini tekrar açtığında bir rüya olduğunu düşündü.

Ama emin değildi.

Oyun öncesinde duyduğu o sesler onun şüphe, dolayısıyla merak duymasına neden oluyordu.

Kukla gösteri bittikten sonra yine fırlatılmıştı bir kenara.

Ama bu gün onun için farklıydı;

İlk kez bir insan onu gerçekten olduğu gibi görüyordu.

Büyük bir heyecan duymaya başladı.

Kafasında hep şu soru dolaşıp duruyordu; "Acaba bu mümkün olabilir mi ?"

"Evet olabilir." diye yanıtladı kapının eşiğinde duran yaşlı adam.

Ve devam etti.

"KÖTÜ İNSANLAR iyiliği bulabilmek için bazen acı çekerler.

İnsanları her zaman kendilerinden değersiz görürler.

Yönetmeyi severler ve mutluluğu her zaman kıskanırlar.

Vicdanları kaybolmuştur.

Bunları bulabilmeleri için biraz yardım gerekir."

Kukla:

"Bunları bana neden anlatıyorsun?" diye sordu.

Yaşlı adam:

"Sahip dediğin adam aslında sensin.

Kendi yaptığın kötülüklerde boğulurken nasıl bir insan olduğunu görmeni istedim.

Zamanında çok çabaladım seni düzeltebilmek için ama nafile başaramadım.

Ben de bu yolu seçtim, yüreğindeki bir parça sevgiyi tahtadan kukla içine yerleştirdim.

O sevgi zamanla filizlendi ve büyüdü.

Şimdi ise geri o bedene dönmeye hazır."

Kukla duydukları karşısında çok şaşırmıştı.

Sadece yaşlı adamın gözlerine bakarak başını salladı ve gösterideki çocuğu sordu.

"Peki o kimdi?"

Yaşlı adam:

"-O senin oğlundu."

Beni buraya getiren kişi de oğlun.

Senin düzeldiğinden emin olmam gerekiyordu.

Bunun da tek yolu o masum çocuktan geçiyordu.

Duygularını bedeninde yaşadı ve gelip bana anlattı.

O zaman ikna oldum."

Kukla:

"Peki sen kimsin?"

Yaşlı adam:

"Ben senin babanım."

Bazen insanlar kötülüğün içinde kayıp olsalar bile, hatta kötülük tarafından yönetilseler bile içindeki ve etrafındaki iyilik her zaman kazanır.

Bedelleri çok ağır olsa bile...