Hz. Muhammed Mustafa’yı (sav) anlamak için, O’nun (sav) ahlakını bilmek gerek. Aslında bilmekten öte o ahlakla ahlaklanmakla olur. Bildim deyip, O’nun ahlakını yaşantımıza yansıtmamak en büyük bilmemezliktir.
O’nun ahlakı derken öncelikle Kur’an-ı Kerime bakmak lazım, Kalem Sure-i Celilesinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin!”[1] Rabbimiz “insanı en mükemmel (güzel) sûrette yarattı[2]” da, uğruna kainatı var ettiği, Habibim dediği ve insanlara rehber olarak gönderdiği Kainat Güneşini, İnsanlığın iftihar tablosunu en güzel biçimde yaratmaz mı? Hz. Aişe validemizin ifadelerine baktığımızda ise; O’nun ahlakının Kur’an olduğunu öğreniyoruz. 21. Asırda Kur’an’dan habersiz yaşayan ve Müslümanım demekle mümin olduğunu sanan, kalbi ölmüş yığınlar O’nu nasıl anlasın ki...
O (sav), dünyaya gözünü açıp kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlâk üzerinde yaşamıştır. O’ndaki güzel özellikler yaratılışında vardı. O’nu eğiten, edep ve ahlâkın en üstün özellikleriyle donatan Allah’tır. Peygamberimiz (s.a.v.)in ahlâkının en belirgin özelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en mükemmel şekilde bağdaştırıp, bütün duyguların ideal noktasını bulmasıdır. Hiçbir şekilde aşırılığa kaçmadan, orta yola ve doğruya ulaşmasıdır...
O (sav), bütün insanlığın kurtuluşu ve İslâm’ın dünyaya yayılması gibi yüce bir amaç için zihnini yorarken; bu arada binleri bulan ve Arabistan’ın her tarafına yayılan ümmetinin halini ve işlerini düşünürken; çevresinde bulunan yoksul ve fakir müslümanları hiçbir zaman unutmamış; kendi çocuklarının eğitim ve ihtiyaçlarını da ihmal etmemiştir. Birincisini önemli görürken diğerini küçümsememiştir. Bu kadar ağır ve sorumluluk isteyen bir görev üzerinde bulunduğu halde, O yine kendisini Rabbine vermiş, günlerinin ve gecelerinin büyük bir bölümünü O’na ibadet ve zikirle geçirmiştir. Kalbi her an Allah (c.c.)’a bağlıdır. Bu haliyle dünya ile ilişkisini kesmiş gibi görünse de, yine O dünyanın içindedir. Bütün işlerinde Allah (c.c.)’ın rızasını gözetmiştir. Zaman tanzimi konusunda planlı hareket etmeyen ve kulluğa ait vazifeyi en sona atan, dünyaya dalmış 21. Asr insanının sağır kulakları çınlasın..
O’nun (sav) ahlâkı bir meleke halindeydi, öz olarak vardı. Güneş nasıl doğası gereği ışık saçar ve dünyayı ısıtır; çiçekler nasıl renk ve kokularıyla çevreye güzellikler sunarsa; ağaçlar nasıl türlü meyveler verir, yaratılışlarında var olanları ortaya çıkarırsa; Hz. Muhammed (sav)’in ahlâki hayatı da o şekilde normal bir seyir içinde sürüp gidiyordu. Öyle ki, her gören, Peygamberimiz (sav)’in o faziletle birlikte yaratıldığı kanaatine varırdı. Hiç kimse O’ndan fazilete aykırı bir şeyin görüleceğine inanmazdı. O her zaman muhtaçlara yardım eder; zayıfları korur; tatlı sözlü, güler yüzlü bulunur; izzet ve vakarını muhafaza eder; tevazu ve hoşgörüsünü hiç kimseden esirgemezdi. Enaniyet, gurur ve sevimsizlik bataklığında olan 21. Asrın, asık yüzlü, etrafa kin ve nefret saçan “Kültür Müslümanları” O’nu nasıl anlasın?
O, (sav) eminyete olan emaneti ile, doğru sözü ile, yürüyüşü, oturuşu, konuşması... kısacası her hali ve davranışıyla en yüksekleri tutmuş mümtaz bir şahsiyettir. Rabbim biz 21. Asrın insanlarına O’nun ahlakını anlamayı anlamaktan da öte; O’nun (sav) ahlakıyla ahlaklanmayı nasip etsin...
Malumunuzdur ki O’na ait güzellikleri anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. O yüzden biz, O’nu anlama gayreti yazılarımızı burada hitama erdirip sizleri O’nu (sav) daha geniş bir şekilde anlatan eserlerle başbaşa bırakıyoruz.[3]
"HERKES O’NU OKUYOR"lardan olmak dileğiyle...
Selam ve dua ile...
- Kalem Suresi 4. Ayet
- Tîn Suresi 4. Ayet
- http://www.herkesonuokuyor.com/
[embed]https://www.youtube.com/watch?v=2Tl6mhyR9gg[/embed]
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre