Aşkının tek oluru birimizin olmamasıydı. Birimizin gitmesi, gidemeyenin ise aşkımıza sahip çıkması gerekiyordu. Gitmeyi sen daha iyi bildiğin için sen gittin. Aşkına aşık olduğum içinse ben kaldım. Terkedilmiş aşkımıza ben baktım; masum, küçük bir çocuk gibi bıraktığıın için. Çünkü gidişin tüm gitmelerin en acımasızıydı, çünkü sen gitmelere en uzak olması gerekendin.
Aşk; tüm olmazsa olmazların içinde en olmayacak olanı bulup sevmektir derdin bana. Olmacayacağını bile bile, içinde beni sevdiğin geçiyor diye severek dinlerdim sözlerini. Gerçi içinde sen olan her şeyi severdim ben. Gerçi ben seni severdim yokluğundan önce.
Aşkın yokluğunu sevmek olduğunu senden öğrenmedim belki. Ne ilk sevdiğim sendin ne de ilk sevmediğin bendim. Aşk; tüm geçmişine rağmen yeni bir sayfa açmaktır hayat defterimizde, böyle değil midir sevdiğim? Açtığımız o bembeyaz sayfaya büyük harflerle ''Seni seviyorum'' yazmıştık biz. Bizden önce sevdiklermiz küçük kalsın yanımızda, okunamasınlar diye. Meğer bizden büyükleri de olmalıymış o sayfada. Sayfamızı yırttığın gün anladım.
Aşk gülmektir derdim. Gülerdin bana gözlerinin içiyle. Sonra gözlerine bile tekrar tekrar aşık olurdum. Gözlerinin içinde boğulduğum kadın, nereden bilebilirdim katilimin gözlerin olacağını?
Acıyor halen kalbimin terk ettiiğin yerleri. Giderken bıraktığın hatıralar dokunulamayacak kadar değerli. Kalp kırıklıkları müzesinde saklıyorum seni. Aşkınla beraber bekliyoruz gelmeni, sağımız acıyarak.
İnan, dokunulmayacak kadar güzelsin.
Bu yazıya 1 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre