Gene sabahın köründe kalkmam gerekirken herkesi uyutup öyle yatmıştım geç yatmayı görev edinmişçesine. Yorgunluk uykusuzluk ile birleşince en mükemmel uyuşturucu olmuştu bana ki nasıl daldığımı hatırlamıyordum bile uykuya. Ama zihin uyurken beden çalışmaya devam ediyordu her zamanki gibi ve idrar torbalarımdaki inceden başlayan hareketlenme sonrasında dayanılmaz bir sıkışmayla beni uyandıracak; sıcacık yataktan kalkıp karanlıkta tuvaletin yolunu bulabilme çabasına dönüşecekti en güzel dakikalarım. Gözlerimi karnımdaki bu ani baskıyla açtığımda saate bakmamıştım ve hiç o yataktan çıkmayacakmış gibi tuvalete gitme eylemini reddedip yorgana büsbütün sarılmıştım. Bir an önce uykuya dalabilirsem eğer sabaha kadar kendimi tutabilirim diye düşünüyordum. Ancak her gece olduğu gibi yastığım gene terden sırılsıklam olmuştu ve yastığın bu ıslak hali ile şiddetini artıran tazyik-i mesane durumu beni o yataktan kaldırmayı başaran uyuz bir çift olmuştu.
Kan ter içinde kalkıp bir çırpıda klozetin başında kendimi bulduğumda aklımda kendime bile sormaktan korktuğum o soru belirmişti. Yoksa mesaiye yetişmek için kalkmam gereken saat gelmiş miydi? Alarm daha çalmamış olsa bile çalmasına sadece dakikalar kalmış olabilirdi. İşimi bitirir bitirmez ellerimi bile yıkamadan koşar adımlarla hemen odama gitmiş ve telefondan saate bakmıştım. Temiz bir uyku çekeceğim üç koca saatim vardı daha önümde. Öyle bir mutluluk sarmıştı ki benliğimi, yaratanın cennetine kabul edilir gibi girmiştim yatağıma.
Coşkun EVER
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre