Büyülü Beyoğlu

Image title

Suskunluğumu saklıyorum

Gecenin sessiz bahçesine

Sen geleceksin

Ve suskunluk meyveleri

Yetişecek diye.

Bak, yine yoksun.

Seni beklerken,

Bir başkası olup;

Gecenin sensizlik dolu

Sessizlik bahçesine

Gömüleceğim…

Bu satırları ona okuduktan sonra gözlerindeki yaşları sildi. Ona göre, yıllarca şehrin tozunu yutan bu duygusuz adama bu satırların dokunaklı gelmesini beklemek elbette imkansızdı. Fakat o, bu satırlara değil de kadınlığına, bu şehirde bir kadın olarak aşık olmanın zor ve tarifi imkansız duygusuna en önemlisi de karşısında oturan uzun boylu, etine dolgun adama aşık olmanın verdiği kararsızlığın sitemkarlığını yaşamaktaydı. Kararsızdı. Evet, kararsızdı. Çünkü bir aşkı daha, bu şehirde yaşamanın verdiği zorlukla baş edebilecek gücünün olup olmadığını tartacak bir terazisi yoktu. Karasızdı; çünkü bir önceki aşkı bu şehrin koynunda saklarken birinin gelip o aşkı bu şehrin karanlık kuyusunu seyirci kalacak kadar güçsüz ve acizdi.

Şimdi aynı durumla karşılaşacak ve aynı güçsüzlüğü sergileyecek miydi? Yine kararsızdı.

Sustu, sustu, sustu… Sanki suskunluk ikinci bir ad gibi yerleşivermişti hayatına. Mesela, önceleri suskunluk denilince o da dönüp arkasına bakanlardandı. Çünkü arkada hep bir tarafı yarım kalmış mazbut ve toy bir çocuğun hayalini yaşatırdı. Hep buna inanır ve hep böyle yaşardı günlerini. Ta ki bugüne kadar… Bugün, şu sıralar, denize karşı oturdukları kırık bankta ona birazdan aşkını itiraf edecek şarkıyı söyleyene kadar…

Hangimiz? Sadece bu kelime dökülebildi ağzından. Hangimiz? Bir bilinmezlik gibi, bir suskunluk gibi tek kelimelik ve sonu ifade eden bir kelimeydi bu. Kahretsin diye geçirdi içinden.Neden böyle bir şarkı vardı ve neden bu şarkıyı onun için seçmişti ki? Bilemedi. Neyse, başlamıştı bir kere şarkının sözlerine devam etmeliydi.

Şarkının sözleri o kadar anlamlıydı ki sesinin kötü olmasını hiç dert etmedi. Çünkü ona göre bir şiirin dizeleri gibi şarkının sözleri de estetiğinden çok anlamlı ve dokunaklı olmalıydı.

Şarkı bitti… Ve o, aşık olduğum ; adamım dediği uzun boylu ve etine dolgun adam ondan donuk bakışlarını esirgemeyerek yanaklarına sadece bir öpücük kondurup oradan uzaklaştı. Neydi ki şimdi bu? Bir elveda mı, yoksa bir merhaba mı? Merhaba olsaydı gitmezdi elbette. Bence bu olsa olsa elvedadır diye geçirdi içinden. Kendini, sanki bu aşkı en başından yaşamış biri gibi terk edilmiş hissetti. Ama buna alışması gerekirdi. Zira o, bir önceki aşkta da bunu yaşamıştı.Tecrübeliydi ;ama şu anda, denize karşı oturduğu şu bankta ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Çünkü hayat ona, denize karşı oturduğu şu bankta, terk edilmişliğin anını yaşarken ne yapması gerektiğini fısıldamamıştı kulağına.

Gece koyulaşıyor, şehrin yorgun ve solgun yanaklarından yağmur boşalıyordu. "Gitmeliyim, bu şehri bırakıp İstanbul'a aşık olmaya gitmeliyim" dedi kendi kendine. Koşarcasına, terminale doğru yol almakla kalbindeki kiri atmaya çalıştı. Aşkın imkansız kirini… Ona göre aşkın tek kiri imkansızdı. Ve o, terminale doğru koşarcasına yol alırken aşkın o, tek imkansız olan kirini bu şehrin sokaklarına bırakıp gitti.

İstanbul'a vardığında eski bir özlem anı canlandı dudaklarında:"Beyoğlu". Acaba hep kitaplarda okuduğu gibi miydi Beyoğlu? Aşkı aramaya gelenler Beyoğlu'na uğrayınca gerçekten de aşkı buluyorlar mıydı? Okuduğu ve yazdığı ne kadar kitap varsa hep bunu anlatıyordu. Çünkü ona göre kendi dahil hiçbir yazar gerçekleşmeyen hiçbir konuyu kitaplaştırmazdı. Ancak gerçekleşen veyahut da gerçekleşebilecek konular kitap olmaya hak kazanırdı. Bunun zıttı ancak masal diye anılırdı.

O zaman denemekte fayda var elbette diye geçirdi içinden. Dolmuştan indiğinde Beyoğlu'nun caddeleriyle kucaklaştı ilk önce. Onca yıllık dostuna sarılıyormuş gibi öpüp kokladı onu. Ardından, bu merhabalaşmanın sonunu getirmek istemediğinden yan yana yürümeye başladılar. Beraber yürürken geçmişinde yaşadıklarını anlattı Beyoğlu'na. Ne istediğini bildiği için onu, sessizlikle dinledi Beyoğlu.Aşkı aradığını biliyordu.Bu yüzden o söylemeden elindeki o büyülü iksiri adına “Aşkı arayan kadın “koyduğu yol arkadaşının üzerine boşalttı ve sessizce büyünün gerçekleşmesini bekledi.

“Ne dersiniz sizce büyü gerçekleşmiş midir?”

İPEK AĞLAMAZ