Sizlere sesleniyorum; zengin züppeleri, baba parası yiyenler, gözü hep yükseklerde olanlar, nerede nasıl davranması gerektiğini bilmeyenler, elindekiler ile yetinmeyip hep daha fazlasını isteyenler, kendini beğenmişler, kullandıkları 2 bin TL’den aşağı olmayanlar… Ve tabi sizlere; cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kurulu, adaletten, eğitimden, vergilerden sorumlu bakanlar, kendi ideolojileri peşinden koşan partiler hepinize sesleniyorum.
Onlar bizler gibi her ay kendilerine çeşit çeşit elbiseler almıyorlar. Onlar keyifleri için isteriklerini yapmıyorlar. Onlar torpille bir yerlere gelmiyorlar. Onlar geleneklerini, göreneklerini, benliklerini, kültürlerini bizim gibi batıya satmıyorlar. Onlar manzaralı ya da kaloriferli evlerde oturmuyorlar. Onlar önlerine gelen yemekleri kibarca yemiyorlar. Onlar yapmasak da olur diyemiyorlar. Onlar bizler gibi seçim yapamıyorlar. Onlar günde 3 ekmek alıp da hepsini küflendirmiyorlar. Onlar Yaratıcılarını görmezden gelmiyorlar. Onların çocukları okul araç-gereçlerini gerektiğinde alamıyorlar. Onlar evlerini betondan yapmıyorlar.
Onlar saatlerce televizyon izlemiyorlar. Onlar teknolojiye bizim kadar aşina değiller. Onlar çocuklarına şekerleme alamıyorlar. Onlar karılarını en iyi kuaförlere göndermiyorlar. Onlar haram mal yemiyorlar. Onlar başkasının malına göz dikmiyorlar. Onlar bu saydıklarımı yapmadıkları için toplumdan dışlanıyorlar.
Onlar; evlatlarını vatani göreve gönderirken, “Şehit olmadan gelme” diyen ve evladı şehit düştüğünde fert fert vatan sağ olsun diye haykıran, 15 bin TL veremeyen öyle bir imkânları olsa dahi onu akıllarından bile geçirmeyen, başkasının malına kesinlikle göz dikmeyen şeref abidesi insanlar.
Onlar; ülkesinde yetişen meyvelerin veya sebzelerin isimlerini bile adam akıllı bilmeyen -görmedikleri için- insanlar.
Onlar; yöneticilere ülkelerini gözü kapalı emanet eden, milletvekillerinin cebine 12 bin TL’yi sokan, verdikleri vergiler sayesinde ülkeyi ayakta tutan insanlar.
Onlar; karton, kerpiç veya ahşap evlerde oturup hala 2-3 baş hayvanın peşinden koşan, hayvanlardan elde ettikleri yoğurdu, yağı, sütü, kaymağı 3 kuruşa satarak en az 6 kişinin boğazına ekmek girmesine vesile olan insanlar.
Onlar; emekleri göz ardı edilen, 950 TL ile kaç boğaz doyuran, dertleri, çileleri, borçları eksik olmayan, boğazlarından adam akıllı lokma geçmeyen, çocuklarının istedikleri şeyleri alamadıkları için günlerce vicdan azabından uyuyamayan, villaları, yatları, katları, ellerine geçen net maaşları olmayan insanlar.
Onlar; dokunulmazlık hakları olmayan, gittikleri her yere onlarca korumayla gitmeyen, yolsuz susuz elektriksiz köylerde oturan, alınlarının teriyle çalışan, tarihlerini batıya veya başka bir takım yerlere satmayan insanlar.
Onlar; en ufak bir doğal afette ilçeye, şehre gitmeleri en az 3 ayı alan, damı akan evlerde oturan, evlerini köpeklerle korumaya çalışan, hormonlu ürünler kullanmayan, yemek uzmanlarını dinlemeyen, Allah’ın verdiği her bir şeyi değerlendiren ve Mevla’ya şükretmekten hiçbir şekilde kaçınmayan insanlar.
Onlar; namus, şeref, haysiyet, haya, edep emsali insanlar… Onlar Türkiye, Anadolu, doğu-batı, kuzey-güney… Onlar al bayrak, toplum, millet, devlet… Onlar destan, töre, gelenek-görenek, ata, baba-ana, gardaş, kutsal kitap, mübarek insanlar… Onlar benliklerini yitirmemiş veya başka yerlere satmamış, devletine hiçbir şekilde zarar vermemiş ve zeval gelmesin diye de her gece dualarına katan insanlar… Onlar at, pusat, avrat, şan… Onlar tepeden tırnağa ülkesine bağlı insanlar… Onlar yolsuzluk, haraç, torpil, zina, küfür, dedikodu, arkadan vurmak ve daha fazla kötü hiçbir şeyi akıllarından bile geçirmeyen insanlar…
Şimdi ben size soruyorum, “Peki siz kimsiniz?”
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre