Kadın evlenmeden önce tanıştığı erkeği anlamaya çalışır. Nasıl biri? Nasıl bir yaşamı var? Karakteri, huyu, suyu...Derken erkeğin kadına çizdiği bu daireye dahil olabilir mi? Ne kadarı tatmin eder kadını? İşte tüm bu düşüncelerle devam eder tanışma sancısı. Ama kadının gözleri de zaman geçtikçe, geçirdikçe kapanmaya başlar. Yanlışlar, hatalar görünmez oluverir. Eğer erkek samimiyse ne ala. Ama gözü açık olana düşmüşse vay haline kadının. Kadının neyden hoşlandığını daha ilk görüşmeden seziverir. Hareketlerinden, giyinişinden, konuşmasından... Eğer erkek beğenmişse kadını, su gibi kabın şeklini alıverir. Kadının suretine gizlenir, hayal eşi olur. Ruh eşi demek yanlış olur çünkü; gerçek değildir kadına sundukları. Kadının hayal dünyasına sızmış prensi oynayıverir.
Mesela modern bir kadınsa karşısındaki, ona nasıl hediyeler alacağını, nasıl hitap edeceğini, hangi mekanlara götüreceğini çok iyi bilir. Ya da kadın muhafazakarsa hangi konulardan konuşacağını çok iyi bilir. İlla söyler evlenince eşiyle umreye gitmek istediğini. Namazdan, oruçtan dem vurur bildikleri kadar.
Yani kadının ne kimlikte olduğu önemli değildir. Erkeğin gözünde kadın kadındır. Kadının karşısında ise ne karakterde olduğunu geç farkeden de bir erkek vardır karşısında.
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre