Teletabiler

Geçenlerde küçükken izlemek için can attığım ve uykumun en tatlı yerinde onlar için uyandığım Teletabiler geldi aklıma. Ve izleyeyim bakalım ne alemdeler dedim. İzlerken güleyim mi yoksa çocukluğumda yaşadığım travmalar sonucu neden bu hale geldiğime mi üzüleyim, bilemedim.On dakika boyunca izledim ve hepsi tek tek kuzunun üzgün olduğunu söyleyip duruyorlardı.

Sonra dedim, yaa arkadaş ben bunlar için mi, sabah programlarını kaçırmak istemeyen annemle kumanda kavgası yapıyordum, kardeşim ağladığı için onu diğer odaya atıyordum! Hatta kız kardeşimle:

"-Ben Lala' yım." "-Hayır ben Lala' yım! "

Ertesi gün:

"-Ben Poo'yum." "-Hayır ben Poo'yum! "

diye günümüz koltuk sevdalıları gibi hararetli tartışıyorduk.

Birgün de annemim abime aldığı tişörtün üzerinde sırf teletabilerin resmi var diye, üzerime -mavi kimlikli tişörtü, pembe kimlikli elbise evrime dönüştürüp- giymiştim.

Ne yani şimdi yaşananların hepsi bunlar için miydi!.. Tek sorun on dakika boyunca kuzunun üzgün olması mıydı!..Ve geleceğimin mimarları üzgün bir kuzu olduğunu papağan gibi tekrarlayan, karınlarında televizyon ekranı olan, başlarında garip şekilli tellerle paytak paytak yürüyen, renkli oyuncaklar mıydı!..Valla hayal kırıklığı! Belki abartıyorum, ama benim için gerçekten de hayal kırıklığı.

Sonra düşündüm ve o zaman ile şimdiki zamanı karşılaştırdım. Çocukluğumdaki masumiyeti mumlayıp koruyan o oyuncaklara -pardon geleceğimin "gerçek mimarları" desem daha doğru olur- büyük bir haksızlık yapmışım. Biz şimdiki çocuklar gibi ileri teknolojide büyümedik. Kumandayı bile elimize belli zamanlarda alırken, şimdiki çocukların elinden telefon, tablet düşmüyor.

Biz kuzunun üzgün olduğunu hissetmek için defalarca dinlerken ve izlerken; onlar telefonlarındaki, bilgisayarlarındaki "smile" ifadelerinin sadece sarı surat, iki göz ve ağızdan ibaret olduğunu biliyorlar ve gerçek anlamını hissetmeden yaşıyorlar.

Ve şimdi diyorum ki kendime, yine olsa yine izlerim. Belki bu defa meraklı ve şaşkın çocuk bakışlarıyla değil de yüzümde gizlenmiş masum çocuk tebessümüyle izlerim. Uğruna kumanda kavgası yaptığım ve kımıldadığımda rengi değişecek korkusuyla önünde heykel gibi durduğum, antika televizyonda değil de çocukluğumuzu ve çocuklarımızı hapseden bilgisayarda izlerim.

Her izlediğimde de bana masumluğu, saflığı hatırlatırlar. Artık dönüşü mümkün olmayan çocukluğuma, en azından merdiven uzatıp inerek kapı aralığından bakmamı sağlarlar. Teşekkürler Teletabiler...