Benim misketlerim hiç tutamadan saçıldılar etrafa. Toplayayım diye eğildimde misket değil kalem buldum yerden. Bir zaman geçti, artık canımı yakan dizimdeki yara değil, içimdeki yangın oldu. Doğan her gün su yerine odun attı içimdeki yangına. O yandı ben yazdım.
Geceleri uyumadım. Dört değil, tek mevsim yaşadım hep. Yazım kışım sonbahar oldu. Maviyi değil siyahı sevdim. Çaydaki sıcaklığı araken, kahvenin yalnızlığında buldum kendimi. Zamanla duygularımı da yitirdim. Hayat bana hissiz yaşamayı öğretti. Duygusuz yaşayabildigimi fark ettim, böylesi daha iyi. Yolun başındayım biliyorum, lakin bir günün doğuşunu bile görmeye dermanım kalmadi.
Hayal kurmayı da bıraktım geleceğe dair. Ne varsa kaderimde onu yaşarım diyorum. Boş heveslerle avunma yaşım çoktan geçti. Sorumluluklarımın omuzlarımdaki yükü artıkça, gerçeklerde tokat gibi çarptı yüzüme. Toz pembe değilmiş hayat. Bunu öğrendim en acı haliyle.
Bazılarınızın "Sanki çok acı çekmiş de bize anlatıyor." Dediğini duyar gibiyim. Belki çok acı çekmedim, belki de çektim. Lakin yaşadıklarım beni harap etmeye yetti. Söyledim ya, misketkerimi toplayamadım işte. Öylece saçıldılar etrafa. Fakat kalemim elimde. Sımsıkı tutuyorum onu, asla düşürmeyeceğim elimden. Sizin de elinizde bir kalem varsa, ona sahip çıkın. Lakin giden, dönmüyor geri.
Her insan hayatının bir döneminde şair olur, önemli olan şair kalabilmektir.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre