Bana öyle gelmektedir ki, Türkiye’nin tam anlamıyla gelişen bir ülke olması için bazı değerleri tekrar kazanması lazım. Bu değerler sadece gelişen bir ülkede olması gereken değil aynı zamanda ülkede ki vatandaşların, birbirlerine güvenmesi ve tek bayrak altında kardeşçe yaşamaları içinde gereklidir. Böyle bir olayın hayata geçmesi için nitekim en önemli engellerden biri; Türkiye’yi bölmek yahut ülke içinde fitne çıkarmak isteyenlerin yalan-yanlış ideolojilerine, şartlar ne olursa olsun inanmamak, kumpaslarına gelmemek olur. Örnek vermek gerekirse, bundan 40-50 yıl önce amaçları; kesinlikle ülke içinde ayrımcılık yapmak yahut ülkeyi ikiye bölmek olan hainlerin, düzenbazların ortaya attıkları sağcı-solcu kavramları… Sağcı-solcu kavramlarını bilmeyenlerinize, ülkemiz için ne anlamlar taşıdığını kısa bir şekilde hatırlatmak isterim. Sağcı; Allah’ı canı gönülden seven, kendini Hz. Muhammed’in (S.A.V) yoluna adamış ve Allah’ın istediği nitelikte bir kul olmak için çabalayan kardeşlerimize söylenen gereksiz, ayıp ve bir o kadar da iğrenç bir kavramdır. Solcu; Mustafa Kemal’i canı gönülden seven, onun ilkeleri doğrultusunda gitmeyi kendine amaç eylemiş ve bu yolda her türlü engeli aşmak için ellerinden geleni yapan kardeşlerimize söylenen yine aynı şekilde yakışık olmayan, gereksiz ve bir o kadar da iğrenç bir kavramdır velhasıl lakaptır.
Sağcı-solcu kavramlarının ülkemize neler kaybettirdiğini veya kazandırdığını (hiçbir şey kazandırmadı ama) muhtemelen hepimiz biliyoruzdur. Yanlış hatırlamıyorsam eğer 1970’li yollarda çıkan sağcı-solcu tartışması ve sonucunda ülkeyi eline alan büyük aynı zamanda şiddetli olan bu çatışma, Türkiye’yi hemen hemen her alanda en dibe çekmeyi fazlasıyla başarmıştı. Solcular kendilerinden olmayanları acımasızca vururken, ölen kardeşlerinin intikamını almak için yine aynı şeyi solculara yapmaya çalışan sağcılar... Bunların peşini ise kurtarılmış şehirler, kazanılmış üniversiteler, alınan canlar, yıkılan evler, ekmek kapıları ellerinden alınan garibanlar, şiddetli bir enflasyon, büyük bir kriz ve çok kötü bir darbe takip etti.
Şiddet her geçen gün boyutunu biraz daha arttırdı. Çatışma, o güzelim cennet vatanı, o mübarek insanların kanlarıyla suladıkları bu kutsal toprakları adeta parçaladı, ikiye böldü bununla da kalmamakla birlikte resmen dış ülkelere, “Biz kendi içimizde kanlı bıçaklı savaşa başladık artık bu topraklar üstünde istediğinizi yapabilirsiniz” havası da verildi.
Sonuç ne midir? Türkiye şuan da dahil olmak üzere ikiye bölündü; solcu ve sağcılar… Adamın biri çıkar haber kanalına, “Ben Mustafa Kemal’i çok seviyorum. Ülkeye onun gibi bir lider lazım” der, hemen ona solcu damgasını yapıştırırız. Aynı şekilde sağcı biri çıkar, “İnsanlar Allah’ın istediği nitelikte bir kul olmaya çalışmalıdırlar. Aksi takdirde ülke rayından çıkar” der, bizler bu seferde o adama sağcı damgasını yapıştırırız. Birbirimize güvenebilmemiz ve eskisi gibi birlik içinde olabilmemiz için öncelikle birbirimize böyle çirkef yakıştırmaları söylemeyip, bir kenara atmamız lazım. Aksi takdirde yine sağcı-solcu gibi büyük bir çatışma olsa yine bundan 40 yıl öncesine döner ve yine birbirimizi asıp keseriz. Peygamber Efendimiz (S.A.V) boşuna söylememiş, “İki Müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de cehennemdedir” diye…
Artık bir an önce aklımızdan böyle yakışık almayan isimleri velhasıl lakapları, söylemleri çıkarmamız lazım ki birbirimize tekrar güvenebilelim, saygı duyalım, kim olduğumuzu unutmadan kardeşçe yaşayalım, dilimizi, dinimizi, ailemizi, vatanımızı, namusumuzu, vicdanımızı, edebimizi koruyup sahip çıkalım. Ortak değerlerimize tekrar, tek yürek, tek bilek, tek inanç, tek bayrak altında sahip çıkalım. Eğer bizler bunları yapmazsak daha çok sağcı-solcu olayları görüp birbirimize kan kusarızç
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre