Orhan Pamuk ‘un kaleme almış olduğu romanın cümle cümle müzeye uyarlanmasıyla birlikte bir düşler müzesi oluşturulmuş. İlk duyduğumda herkesin konuştuğu bu müzeyi merak etmemiştim. Duyduğum sıradan bir yer ya da bana göre değil diye düşündüğüm bir yerdi. Sonra ‘’Masumiyet Müzesi‘’ ismini defalarca duyma başladım. İlk izlenimlerim yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı. Aldırış etmediğim bu müze hakkında artık büyük bir merak uyanmıştı aklımın en ücra köşelerinde… Bir süre sadece nasıl bir yerdir diye düşünceler deryasında dolaşmaya başladım. Birkaç dakika böyle düşündükten sonra cepteki bilgisayar olan telefonumdan müze hakkındaki verileri araştırdım. Karşıma detaylı bir doküman çıktı. Saatlerce o yazıların içinde kaybolduğumu ancak ve ancak otobüsteki son durak sesiyle anlayabildim. Kendimi iyice bu müzenin etkisine girmiş olarak gördüm. Sonra kendi kendime ‘’Yav Hikmet, bu müzeyle ilgili kafayı yemeden müzeyi gezmelisin.‘’ dedim. Birkaç gün yoğun işlerden dolayı gidemediğim müzeye tesadüfü hoş bir şekilde gitme fırsatı yakaladım. Bu fırsatı kaçırmak aklımı kaçırmak gibi olacaktı. Birkaç arkadaş müzeye gideceğiz dediklerinde kulak kesilip yanlarında bitiverdim. Onlara hangi müzeye gideceklerini sorduğumda masumca duymak istediğim isim, sizinde bildiğiniz gibi ‘’Masumiyet‘’ti. Dedikleri an sende gelir misin teklifini onlara söyletmeden "Ben de geliyorum." diye söze girdim. Yollara çıktık. Bir süre sonra kendimi müzenin içerisinde buldum. İlk girişte ne olduğunu anlayamadığım bir sıra numarası ve bölüm numaralarıyla karşılaştım. Her duvarda manalı sözler her katta bir numara vardı. Sonra katta yer alan müzenin ismine kaynak olan o kitabı gördüm. Orhan Pamuk’un ele aldığı o kitap karşımda masumca bekliyordu. Kitaba doğru uzandım ve içeriğine göz attım. Birkaç saniye geçmedi hemen duvardaki numaralarının ne olduğunu kavramıştım. Adam kitabını yazdığı hikayeyi bir de müzeye dönüştürerek mirasının üzerine unutulmaz bir miras daha koymuştu. İşte o an o merak duygusunun beni ne kadar hoş bir serüvene sürüklediğini gördüm. İşte bu meraktır ki bir insana düşlerden bir kitap, kitaptan bir müze yapmasını sağladı. İşte o meraktır ki benim bir müzede kitap sayfalarındaymış gibi hissetmemi sağladı. İşte o meraktır ki beni hikayenin baş karakteri olan Füsün’un yaşantısına soktu. İşte o merak benim o karakterin son nefesini verdiği o evde, o duyguları, o yaşanmışlığı hissetmemi sağladı. Masumiyet Müzesi işte beni benden alarak 1970'lere kadar götürdü. Hele o evin Füsun’a ait olduğunu ve o evde duran davetiyeninde hala orda olması ve aynı adresin yazması duygularıma duygu kattı. İşte o son bölümün son numarasına geldiğimde tüylerim diken diken olmuştu. Kitabın son bölümünde ‘’mutluluk‘’ konusu işlenmişti. Ben de müzenin son bölümüne geldiğimde arafı geçmiş, mutluluğu iliklerime kadar hissetmiştim. Kitap sayfalarından masumiyet müzesine, müzeden İstanbul’un eski tarihine bir yolculuktu benim bu merakım.
Orhan Pamuk’u kutlar ve kalemi önünde saygıyla eğilerek Füsün’a ve müzedeki tüm karakterlere sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Var Ol Masumiyet Müzesi….
Hikmet Toprak
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre