Kaybedenler... Hayatını dört duvarın içine sığdırmaya mahkum, zamanla hislerini aldırmaya başlamış, robotlaşmış kemik ve et yığınları onlar. Neden kaybettiler peki? Mantık mı yoksa duygular mı hapsetti onları o duvarların arasına?
Acayip gelebilir aslında bu size. Duygusuz insan olamaz diyorsunuz belki şuan ama aslında öyle değil işin aslı. Herkes zamanla kaybediyor bazı duygularını; kimisi acı duymaz oluyor bu hayatta, kimisi mutlu olamıyor, kimisi ne hissettiğini bile bilmiyor. Peki ya siz? Okurken sormadınız mı kendinize ne eksikti sizde? Daha doğrusu neler eksikti? Yolda yürüyen, eli cebinde gözleri boşluğa dalan insanları görüp sormadınız mı hiç neden böyleler diye? Tüm bu soruların cevabı insanın içinde gizli aslında. Her gün yeni bir kaybeden görüyorum yürüdüğüm yol üstünde. Hepsi geri dönüşü olmayan yollarda savrulup duran; kimisi için aşk acısı, kimisi için ihanet, kimisi için ölüm... Ne yani siz hiç böyle yollara sapmadınız mı?
Biz insanlar hiç bir zaman özgür olamadık tam anlamıyla aslında. Kendi kendimizi köleleştirdik duygularımıza. Gerçek şu ki mantığıyla hareket eden insanlar duygularını kullanan insanlara göre çok daha huzurlu. Neden mi? Çok açık değil mi aslında: kan pompalama görevi olan bir organı kendi haz duygumuz için kullanıp her suçu ona atmadık mı? Ona yüklediğimiz yükü taşımadığı zaman bir ateşle içimize çekmedik mi sigara dumanını? İnsan mantığıyla kendine zarar verebilir mi? En azından mantığınızla ciğerlerinizi iflas ettirmezsiniz herhalde. Duygularımız işte tam olarak bunları yaptırıyor bizlere. Köle haline getirip onları kullanmamızı ve başkalarının da bizi duygularımızla kullanmalarına izin veriyoruz. Yazıyı yazan kişi duygusuz mu, hissiz mi diye soranlarınız olacaktır belki de. Tam olarak öyle; hislerimi ve duygularımı aldıralı çok oldu. Mantığıma gelince... İşte o bebeğe hakim olamıyorum.
Mantığınız sizin en yakın dostunuzken neden ona ihanet edesiniz ki? Bir kişiyle mantığınızı kullanarak konuşun, mesela bir santraç maçı ciddiyetiyle. Konuşmanız ne olursa olsun mantığınız sizi kaçınılmaz sona götürecektir. Bunu yaparken bir filiniz, atınız ya da veziriniz olmayacak belki ama şah olarak siz varsınız ve tamamen sizin üzerinize olacaktır her şey. Bu kadar mantık neyinize yarayacak diye soruyor olmalısınız. Orası da sizin hikayeniz olacak tabi ki ama sonu hiç değişmeyen bir hikaye. Tahmin ettiğiniz gibi olacağını sanmıyorum aslında. Bu hikayenin sonunda iyiler değil kötüler kazanacak ve mantık kötü olana ait olarak hatırlanacak. Bir sonraki hamleniz için zamanınız az. Şah ve mat...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre