Ben

Bazen bir kokunun taşıdığı o tazeliği, o huzuru, pencereme konan bir kuşun cıvıltısıyla uyanmakta bulurum. Bana getirdiği melodiye anlamlar yüklerim, ki o kuş bundan habersizdir çoğu zaman. Güneş ışığının görünür kıldığı her toz parçacığı büyülü bir görüntü yaratır da hapşırdığımı farketmem ben. Bir bulutu gözüme kestiririm bazen de. Uzunlu kısalı binaların aralarında kalan boşluklardan istifade ederim. Bulduğum her pamuk şekeri kıvamında bulutu katlayıp cebime koyarım. Kavanozlar dolusu hayal biriktiririm ben. Küflenir gider bazıları. Doğaldır ya çünkü, geldiği yere geri dönmeye meyilli. İnsan gibi… Kalanlarıyla bir resim çizmeye çalışırım. Hayatımdan gelen geçen elini uzatır, çoğu zaman kendi izini bırakır bu resimde. Damlayan her boya kağıttan aşağı süzülür de en sonunda üstüm başım perişan... En çok farkındalık düzeyim arttığında hissederim hayat yolculuğundaki gezginliğimi. Yolunu bulmaya çalışan kalpten kalbe, mekandan mekana gezinen... Bazen gittiğim kalbin haberi bile olmaz, bazen ben nerede olduğumdan habersiz. Ah ne saf bir yolculuk bu, zahir.

En son kalan boşlukları yıldızlarla süslerim. Çünkü onlarsız yalnız hisseder ay’ım. Tıpkı şehrin ışıkları gökyüzündeki kandilleri soldurmaya meylettiğinde benim hissettiğim gibi.