Hatırlama faslı

Hayatımıza insanlar girer. Yaşam sahnemizde rollerini yaptıktan sonra alkışları bile beklemeden çıkıp giderler ardından. Bazı insanlar ise sadece gittiklerini zannederler. Görevleri tamamlanmamış bu oyuncular, acemiliklerini en belirgin burada belli ederler. Siz bitti sanırsınız ama bitmez. Hesabınızın henüz bitmediği bu insanlar da bunu farkında ya da değiller bilinmez. Ta içinizde bir his uçuşur. Hatıra dersiniz, takıntı diyerek de kovalar, yaftalarsınız yollanan işaretleri. Okumaya bilene bir roman yazılır hayatın her detayıyla. Farkındalık burada önem kazanır. Her baktığını göremez insan. Görseydi ya delirir ya da âlim olurdu kanımca. Doğanın her bir noktasına işlenmiş mucizeler gibi vücudunun her bir noktası da o ana hazırlanır. Yeniden karşılaşacağınız ana… Sen şaşırırsın. Ayağın takılır, anın sarhoşluğundan düşeyazarsın. Yeniden buluşma anında kuşların bile konacakları yer bellidir esasında. Tesadüf sanarsın, büyük bir senaryo yatar altında. Kuralların yıkıldığı yer yeni kurallara gebedir çünkü. Bir sonraki şaşırmacaya tanışma değil de hatırlama adını vermek fena olmaz herhalde. Bu dünyadan öte bir muhabbet bu. Bir öncesi bir de sonrası var zahirde.